Examples of using Bulaşıcı bir hastalık in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Bulaşıcı bir hastalık.
Orak hücre anemisi bulaşıcı bir hastalık değildir.
Etkileyen bulaşıcı bir hastalık bulduk. Sadece Neanthalleri ve bazı hayvanları.
Oroya bulaşıcı bir hastalık değildir.
Bulaşıcı bir hastalık üzerinde çalışıyorum.
Bu son derece tehlikeli ve bulaşıcı bir hastalık.
Sanki bu, bulaşıcı bir hastalık.
Laurel bulunan, Ama… Bulaşıcı bir hastalık.
Laurel bulunan, Ama… Bulaşıcı bir hastalık.
Laurel bulunan, Ama… Bulaşıcı bir hastalık.
Laurel bulunan, Ama… Bulaşıcı bir hastalık.
İlk önce bulaşıcı bir hastalık doktoruydu, sonra sosyal yardım yaparken bir Navajo rezervasyonunda gönüllü oldu.
Tazmanya canavarı bize gösterdi ki kanser sadece bulaşıcı bir hastalık olmakla kalmayıp aynı zamanda bir türün tamamını yok olma tehlikesine düşürebilir.
Çevresindeki her yere yayılırlar sanki bulaşıcı bir hastalık gibi.
Ama anlamadığım, yamyamlık sosyal bulaşıcı bir hastalık nasıl olabilir?
Halkın tarafından buraya getirilen bir tür salgın veya bulaşıcı bir hastalık tarafından öldürüldüler.
Bulaşıcı bir hastalık olduğunu ama buradan gidemeyeceklerini söylememizi mi öneriyorsun?
Antraks veya anthrax; Bacillus anthracis adlı bakteri nedeniyle oluşan zoonotik karakterde bulaşıcı bir hastalık.
Earl, Tom Longun seninle çalıştığını biliyorum.- Ve bulaşıcı bir hastalık kapmış olabilme ihtimali var.
Tören Yetkilisi Liboshye göre aşk, bir gün bitmeye mahkum olan bulaşıcı bir hastalık gibidir.