EVRAKLARIM in English translation

papers
gazete
kâğıt
belge
makale
evrak
ödev
kağıtlar
paperwork
evrak
belge
bürokrasi
evrak işleri
kağıt işleri
kırtasiye
documents
belge
doküman
döküman
evrak
belgelemek
dosya

Examples of using Evraklarım in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Buraya evraklarınızı koyabilirsiniz.
Here, you can put the papers.
O evrakı düzeltmeliyiz yoksa benim pompacı olduğumu düşünecekler.
It is necessary to correct the papers otherwise they will think I'm a gas station attendant.
Evraklarınızı kontrol ettim.
I already checked the papers.
Bayan Schmidt, evraklarınızı görebilir miyim lütfen?
Miss Schmidt, I should like to see your papers, please?
Evraklarımı yenilemem gerekti.
Had to renew my papers.
Evraklarınız lütfen.
Papers, please.
Sampsonun imzalaması için birkaç evrakı Las Vegasa götürmem gerekmişti.
I had to take some papers to Las Vegas once for Sampson to sign.
Evraklarımız yok, ama o benim annem.
We don't have papers, but she's my mother.
Param yok. Bir avukata evraklara ve daha fazlasına ihtiyacım olacak.
I would need a lawyer, papers, and lots more.
Bizim evraklarımız var.
We have our papers.
Bunlar evraklarınız. Hepsini kontrol edildi, efendim.
These papers all check out, sir.
Evraklarımız, belgelerimiz yok.
We have no papers, undocumented.
Tüm evraklarımı, arabamı, tablolarımı götürüyorlar.
They're taking my papers, my car, my paintings.
Sizin evraklarınız, lütfen!
Your papers, please!
Evrakların bir süredir sende olduğunu söyledi.
He says you have had the papers for a while now.
Boşanma evraklarınız hâlâ elimde.
I still have your divorce papers.
Evraklarımı sen aldın.
You took my papers.
Bir bana baktı, bir evraklara. Okudu tekrar bana baktı.
He looked at me, took the papers, read them, looked at me again.
Çocuklarınızı ve evraklarınızı alın!
You all take children and your papers.
Telefonda sadece evrakı imzalayacağımızı söylemiştiniz, onu göreceğimizi değil.
You said over the phone we would only have to sign papers, not see him.
Results: 54, Time: 0.0315

Top dictionary queries

Turkish - English