ILGISINE in English translation

• attention
• interest
• attentions

Examples of using Ilgisine in Turkish and their translations into English

Telefonum sağlam. Onun ilgisine de ihtiyacım yok.
I don't need his concern. My phone's fine.

Ve bunu tek başına yürütmek benim için çok zor. Mağazanın Claranın ilgisine ihtiyacı var.
And it's tough for me to run the franchise alone. The store needs all of Clara's attention.

Daily Planette haberci ve Clark Kentin ilgisine aşık.
A reporter for the Daily Planet and love interest of Clark Kent.

Enid Whiteın mahallesindekiler… ilan asan beyaz bir erkek görmüşler… ama davanın çektiği tüm medya ilgisine rağmen… onu tarif edemiyorlar.
Witnesses in enid white's neighborhood say they may have seen a white man putting up fliers, but none of them could describe him, even with all the media attention this case has received.

Bana getirdiği adamların ilgisine karşı direnmememi söyledi.
And he told me not to resist the attentions of the many men that he brought to me,

o yüzden… Artık kadınların ilgisine ihtiyacım yok.
so I need no attention from the ladies anymore.

Görünüşe göre Connor birisinin ilgisine ihtiyaç duyuyor bir abla gibi ya da bir'' Bayan Robinson'' gibi, eğer içindeki buysa.
Looks like Connor's gonna need someone who cares like a big sister or a Mrs. Robinson, if that's what he's into.

Sadece senelerdir aldığın şan ve dans derslerine ve gay Broadway babalarının tek çocuk ilgisine rağmen benim de, senin kadar iyi olduğumu kabul et.
Just admit that even with all of your years of singing lessons and dancing lessons and only-child adoration from your gay Broadway dads that I am just as good as you.

Bu şartlar altında bir kadın… yorgun düşebilir… ve başkalarının ilgisine kapılabilir.
And turn to others to care for her under such circumstances A woman could get tired.

Ve bir adam onların ilgisine karşılık vermediğinde,… aynı kadınlardaki gibi sadece dişlerini gösteriyorlar.
They show their fangs! For, as with all womankind, as soon as a man pays no attention to them.

onlar negatif elektron ilgisine sahiptir.
they have a negative electron affinity.

Gudjohnsen İngiliz kulüpleri West Ham United ve Swansea Citynin ilgisine rağmen 2013 yılına kadar AEK Atina kulübü ile iki yıllık anlaşma imzaladı.
Guðjohnsen signed a two-year deal with AEK Athens keeping him at the club until 2013 despite interest from English club West Ham United and Welsh club Swansea City.

Bu yüzden her gün öz güvenini kaybettirecek şeyler yapmam lazım ki… başka bir kadının ilgisine… layık olduğunu düşünüp beni terk etmesin.
To keep him down so that he doesn't believe So, I have to chip away at his self-esteem on a daily basis… that he's worthy of another woman's affection and leaves me.

Ve bu açıklamadan ötürü, New York Timesta büyük bir makale yazılmıştı, bu makale daha çok basın ilgisine yol açmıştı, ve benim o firmanın CEOsu olma kararımı verdirdi, oysa ben sadece bir danışmandım ve bunu sermayenin ve işe alımların artışı izledi.
And because of that announcement, we got a big article in the New York Times, which led to more press, which led to more attention, and me deciding to become CEO of that company-- whereas I was just an adviser-- and raising a round of venture capital and ramping up hiring.

Cavareronun sıradaki kitabı, Birden Fazla Ses İçin: Sesli İfade Felsefesine Karşı, konuşmacının somutlaştırılmış eşsizliğine olan Cavareronun ilgisine odaklanarak insanoğlunun politik bir hayvan zoon politika olarak doğasının,
Cavarero's next book, For More Than One Voice: Toward a Philosophy of Vocal Expression,"re-think(s) the relation between speech and politics- announced in Aristotle's formula whereby man's nature as a political animal is bound up with man's characterization as that animal which has speech- by focusing her attention on the embodied uniqueness of the speaker as it is manifested in that speaker's voice,

Delikanlıların ilgiye ve enerjilerini harcayacakları ağır işe ihtiyaçları vardır.
Boys need attention and hard work to burn off their energy.

Ama sizin ilginizi çekebilecek bir yerin adını öğrendim.
But I happened to hear about a place that might interest you.

İlgi çekmek mi istiyorsunuz Bayan Claythorne?
Do you crave attention, Miss Claythorne?

Bana olan ilgin… uygun değil.
Your interest in me-- it's inappropriate.

Oyunlara ilgin var.
You have an interest in the games.