IMTIYAZI in English translation

privilege
ayrıcalık
imtiyaz
bir ayrıcalıktı
gizliliği
hakkı
şerefine
concession
imtiyaz
taviz
ayrıcalığı
ödün
franchise
imtiyaz
bayilik
serisi
şubelerinin
haklarını
takımı
bir zincir
geçildiğine dair

Examples of using Imtiyazı in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Bugün bu tarihî mekânda… içinde bulunduğumuz bu muhteşem kalede… bana verilen bu imtiyazı… büyük bir onur ve gururla üstleniyorum.
It is with great pride… in this historic location and in the spectacular fortress we see around us. that I undertake this privilege today.
Dead Space, Glen Schofield tarafından yaratılan, Visceral Games tarafından geliştirilen ve Electronic Arts tarafından yayımlanan bir medya imtiyazı.
Dead Space is a horror media franchise created by Glen Schofield and Michael Condrey, developed by Visceral Games and published by Electronic Arts.
Eylül 1856da İzmir-Aydın arasında demiryolu hattı inşa etme ve 50 yıllığına işletme imtiyazı ORCye verildi.
The ORC concession was given on September 22, 1856 to build and operate the line between İzmir and Aydın.
Kendi şirketine sahip oldu Çünkü savaştan sonra… babanın imtiyazı şirketin kıçını kurtardı,
He owns the company because Dad's patent saved the company's ass after the war,
Kamu görevlilerinin ahlaki imtiyazı, savcıların imtiyazı, kamu görevlilerinin kamusal hizmet kanunu
Public Servants' moral charter, Prosecutors' charter, Public servants' civil service code
O küçük çocuğun imtiyazına çok sağlam el koydun.
You really checked that little boy's privilege.
Dizler… erkek imtiyazın her yerden sızdırıyor.
The knees… your male privilege is leaking all over the place.
Şimdi imtiyaz için zaman.
Time for franchise now.
Zenginlik ve imtiyazlı bir hayat yaşadım.
I lived a life of great wealth and privilege.
Ben Eyalet İmtiyaz Vergi Dairesinde görevli bir müfettişim.
I'm an investigator with the State Franchise Tax Board.
Annanın imtiyazlı sevgisine sahip olan… Henrikin acısıyla kıyaslanamaz elbette.
It's incomprehensible that Henrik… had the privilege of loving Anna.
İmtiyaz bile alırsın belki.
Maybe even franchise.
Senatörle imtiyaz satıyor, hakimler rüşvet alıyor. Herkes yapıyor.
The senator sells privilege, the judge takes bribes. Everybody does it.
Ama altyapı ve güvenliği imtiyaz bedeli sağlıyor.
But the franchise fees provides infrastructure and… security.
Korumam gereken 1 milyon dolarlık imtiyaz var.
I have got a billion-dollar franchise to protect.
Izin verdin. Ve bu imtiyaz için… bir insanın onun ışığını söndürmesine.
You allowed a human to extinguish his light. And for that privilege.
Izin verdin. Ve bu imtiyaz için… bir insanın onun ışığını söndürmesine.
To extinguish his light. you allowed a human And for that privilege.
Çiftin imtiyazını artırıyor.
Couples privilege. Reinforces.
Seni seçtim çünkü imtiyazdan öte bir şeyle işlenmiş bir değer sistemi var sende.
I selected you because you have a value system forged by something other than privilege.
Ama gerçek şu ki imtiyaz başlı başına bir tuzaktır.- Tamam.
But the truth is, privilege is a trap all its own.- Yeah.
Results: 50, Time: 0.0289

Top dictionary queries

Turkish - English