KIYTIRIK in English translation

tin
teneke
kalay
konserve
kutusunu
kıytırık
lousy
berbat
kötü
iğrenç
rezil
alçak
dandik
pis
lanet
boktan
bitli
cheap
ucuz
cimri
adi
değersiz
crappy
berbat
boktan
kötü
dandik
rezil
iğrenç
saçma
kıytırık
some two-bit
kıytırık
beş para etmez
shitty
boktan
berbat
kötü
dandik
boklu
bombok
some fool
bazı aptal
salağın teki
kıytırık
birkaç aptal
bazı şapşallar
kludgy
crummy
kötü
berbat
köhne
adi
pis
iğrenç
dandik
kıytırık
than some lame-ass

Examples of using Kıytırık in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Finalde… susup beni o kıytırık ikincilik ödülüne mahkum edene kadar takım arkadaşıydık.
We debated together until he freaked out at the final round at States and left me with a lousy second-place trophy.
30 yıldır departmandaydı ve birkaç tane kıytırık motorsiklet bile göndermediler.
and… They didn't even send a couple of lousy motorcycles.
Senin jokeyi gelecek hafta şu manyakların getirdiği kıytırık ata bindireceğime dair garanti veriyorum.
Your jock… I guarantee rides next week on that cheap horse those maniacs bought back.
Sadece şu uzun kıytırık ilk kariyerim var.
I just have this whole long crappy first act,
Beni iyi dinle Earp, taktığın o kıytırık rozet.
From where I'm standing, Earp, that tin badge you're wearing.
Şeytan dürtecek ya… Bir gün kasabadaydım, yapacak bir işim yoktu… bir sigara fabrikasındaki çalışma koşullarını… araştıran kıytırık bir heyete katılmıştım.
As the devil would have it, that was investigating labor conditions in a cigarette factory. and joined some fool committee or other I was in town one day with nothing to do.
Ama buradaki bu kıytırık materyal ve kötü bir içecekle bile sesin hızını ölçmeyi başardık. Kötü değil. Hiç fena değil.
But, here with kludgy material, and lousy drink-- we have been able to measure the speed of sound to-- not bad. Pretty good.
Şeytan dürtecek ya… Bir gün kasabadaydım, yapacak bir işim yoktu… bir sigara fabrikasındaki çalışma koşullarını… araştıran kıytırık bir heyete katılmıştım.
And joined some fool committee or other I was in town one day with nothing to do that was investigating labor conditions in a cigarette factory. As the devil would have it.
O bizi burada kıytırık bir çamaşırcı dükkanında bıraktı,
He left us here with a crummy lingerie store,
Ama buradaki bu kıytırık materyal ve kötü bir içecekle bile sesin hızını ölçmeyi başardık. Kötü değil.
But, here with kludgy material, and lousy drink-- we have been able to measure the speed of sound to-- not bad.
Çünkü bir yargıca bu tarz bir saldırıyı onaylatmak için elinizde, kıytırık isimsiz bir ihbardan daha fazlası olması lazım.
Cause you had to have more than some lame-ass anonymous tip to get a judge to sign off on that kind of a blitz.
Çünkü bir yargıca bu tarz bir saldırıyı onaylatmak için elinizde, kıytırık… isimsiz bir ihbardan daha fazlası olması lazım.
To get a judge to sign off on that kind of a blitz. Cause you had to have more than some lame-ass anonymous tip.
Bu kıytırık Kasabada ünlü olacağım diye… Okinawada 20 senelik Karate eğitimimi bunun için almadım?
Have I trained diligently in Okinawa for 20 years… just to become famous in this petty place?
Kurtulmuş işte! Kıytırık bir asker kaçağı için… bunun gibi yakışıklı bir askeri, gerçek bir kahramanı… bıraktıysa o kız beş para etmez zaten!
She's not worth a dime if she gave up a handsome soldier like this, a real hero, Good riddance! for a puny draft-dodger!
Ayrıca hangi kıytırık ülkeden geldiğini bilmiyorum
And I don't know what busted-ass country you come from,
anlamsız, kıytırık işi kabul edeceğim.
demeaning crap job that comes my way.
Dayımın eşcinselliği çok belli diye senin şu kıytırık pembe ağacını isteyecek sanma.
Just because my uncle is clearly gay… doesn't mean he would ever want your tacky pink tree.
Görmüyor musun, yeteri kadar… çöp var aracımda zaten bir tane daha kıytırık devlet kağıdını nedeyim?
Without another worthless piece paper from the state? on the floor of my car already Can't you see I have enough garbage?
Şeytan dürtecek ya… Bir gün kasabadaydım, yapacak bir işim yoktu… bir sigara fabrikasındaki çalışma koşullarını… araştıran kıytırık bir heyete katılmıştım.
I was in town one day with nothing to do… labor conditions in a cigarette factory. As the devil would have it, and joined some fool committee or other that was investigating.
Ona bu kıytırık yüzüğü veremem.
I can't give her this measly ring.
Results: 161, Time: 0.0397

Top dictionary queries

Turkish - English