KANITLARINA in English translation

evidence
kanıt
delil
deliller
proof
kanıt
delil
ispat
kanıtlamak
belgesi
confirmation
onay
teyit
kanıt
doğrulama
onaylama
doğrulanmasını
bilgi
kabul
tasdik
doğrulamak için

Examples of using Kanıtlarına in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
eşi benzeri görülmemiş… bir kitlesel zehirlenme olayının kanıtlarına denk gelmişti.
on an unprecedented scale. In searching for the age of the earth, Patterson had stumbled on the evidence.
Bu dönemdeki dikkate değer denizcilik faaliyetlerinin kanıtlarına rağmen, erken dönem tarihçiler,
Despite the evidence of considerable naval activity in this period, earlier scholars believed that
Gerçeği söylediğimin kanıtı olan delillere sizi götüreceğim. Sampson.
Sampson. I will lead you to the evidence that proves I'm telling the truth.
Kanıtınız yok! Bu gece başkanla birlikte.
You have no proof. Your meeting tonight with the Chancellor.
Bu, onu giydiğimizi kanıtlar. Markın üniformasında mı?
Mark's uniform? All that proves is that we got it on?
Yalan!- Kanıtınız var mı?
This is a lie. What proof do you have?
İnkâr edilemez kanıtlarım olsaydı… Ama siz inkar edilemez kanıtlar getirmediniz.
But you did not bring irrefutable evidence. If I had irrefutable evidence..
Objektif kanıtlarım,… 2004 seçimindeki yiyecek kamyonlarınızı işaret ediyor.
My objective evidence points to your food trucks in the 2004 elections.
Aksi kanıtlanana kadar NCIS… tüm intiharları cinayet olarak soruşturur Palmer.- DiNozzo.
Until proven otherwise, Palmer. DiNozzo. NCIS investigates all suicides as homicides.
Ama bu seni sevdiğini kanıtlar, değil mi?
It proves he loved you, though, doesn't it?
Suçlu olduğu kanıtlanana kadar… Suçlamada bulunamam herhangi bir şirkete karşı.
I cannot make accusations Until proven guilty… against any company.
Kanıtlayacak dolaylı kanıtlarımız var. Bayan Hwanga olan nefretinizi.
We have enough circumstantial evidence that proves your hatred for Ms. Hwang.
Kanıtınız var mı, o moruğu öldürdüğüme dair?
Do you have proof that I killed that old woman?
Bu benim cinayetlerle bir ilgim olmadığını kanıtlar.- Marihuana.
This proves I had nothing to do with the murders.- Marijuana.
MüvekkilimizBay Zucco, suçluluğu kanıtlanana kadar masumdur.
Our client, Mr. Zucco, is innocent until proven guilty.
Müvekkilimiz Bay Zucco suçsuzluğu kanıtlanana dek masumdur.
Our client, Mr. Zucco, is innocent until proven guilty.
Ne güzel. Amerikanın cumhuriyet olmadığının kanıtı.
How beautiful. This proves that America is not a republic.
Bir komplonun sağlam kanıtlarına sahipsin.
You have firm evidence of a conspiracy.
Her şeyine yeniden bakacağım. Kanıtlarına, raporlarına.
I'm gonna reexamine everything-- his evidence, and his reports.
Dedektif Gordon bu eski cinayetlerin adli kanıtlarına.
Uh… Detective Gordon wanted me to go through the forensic evidence.
Results: 50488, Time: 0.0251

Top dictionary queries

Turkish - English