MINICIK in English translation

tiny
küçük
minik
ufak
küçücük
ufacık
minicik
ince
minnacık
little
küçük
biraz
ufak
minik
az
azıcık
küçücük
kısa
tiny little
küçük
minik
minicik
küçücük
ufak
ufacık
minnacık
daracık
small
küçük
ufak
az
küçücük
dar
ufacık
itty-bitty
minnacık
minicik
küçük
minik
ufacık tefecik
küçücük
ufak
minnak
diminutive
küçük
minik
minicik
mini minnacık
küçücük
küçültme
tiniest
küçük
minik
ufak
küçücük
ufacık
minicik
ince
minnacık
smallest
küçük
ufak
az
küçücük
dar
ufacık
a teensy bit
birazcık
minicik
minuscule
küçük
küçücük
ufacık
ufak
minicik
itsy-bitsy

Examples of using Minicik in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Minicik filizden bile belli, yok ölüm gerçekte.
The smallest sprout shows there is really no death.
Minicik dikişler atmamız gerekecek.
We will need the smallest sutures.
Derisindeki özel algılayıcılar, sudaki minicik titreşimleri bile algılar.
Special sensors on her skin detect the tiniest vibrations in the water.
Koca burnu, minicik dudakları… upuzun kolları.
Big nose, the smallest lips. Long arms.
Koca burnu, minicik dudakları… upuzun kolları.
Long arms. Big nose, the smallest lips.
Minicik bir kirpik.
A little tiny eyelash.
Sadece minicik bir parça alacağım.
I'm only gonna take little tiny pieces.
Senden isteyeceğim başka minicik bir iyilik daha var.
There is one other little tiny thing I needed to ask you.
Minicik şişler.
Little, tiny skewers.
Ya minicik bir gözlüğü varsa?
What if it has little tiny glasses?
Minicik, fare sesiyle.
Little, tiny mice voices.
Şu minicik ışık… nasıl oluyor da bu şeye.
How could that… that little tiny light turn into this.
Minicik bir kirpik. Evet.
Yeah. A little tiny eyelash.
Derken minicik bir adam yanıma geldi.
Then a tiny, little man Rushed to my side.
Evet, yerde sıçrayan minicik ayaklar.
Yeah, little tiny feet skittering across the floor.
Biz sadece yeni, minicik bir firmayız.
We're a new, little, tiny company.
Çok az, minicik.
Just a little, tiny.
Yoksa korkulacak bir şey mi? Düşüş derken minicik bir düşüş mü?
You mean a little tiny, wincey one or something to be scared of?
Çünkü senin minicik McGeen tam vücut taramasında görünüyor.
Just'cause your wee little McGee shows up on the full body scanner.
Masadan doğru minicik bir elektriksel sinyal yolluyor.
He's sending a tiny electrical signal through the table.
Results: 532, Time: 0.0402

Top dictionary queries

Turkish - English