VARDIĞIN in English translation

you get
alırsın
var
alıyorsun
al
alırsan
hemen
almaz
alacaksın
bul
getir
you arrive
geldiğini
vardığın
varırsınız
sen buraya geldin
you have
var
daha
beri
yok
olduğunu
sahipsin
var mı
elinde
zorundasın
sen de
there's
orada
olsun
vardır
yanında
burada
bir
var diye
i̇şte
içinde
mevcuttur
you got
alırsın
var
alıyorsun
al
alırsan
hemen
almaz
alacaksın
bul
getir

Examples of using Vardığın in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Üzerlerinde bir karara vardığın konularda bana soru sormak sana
In constantly questioning me on things that there's a certain… inefficiency you have already made up your mind about?
Melissalara vardığın zaman birkaç gün bekle, Tamam mı?
Henry in the hills. When you get to Melissa's?
Melissalara vardığın zaman birkaç gün bekle.
When you get to Melissa's… Okay? and then head out to Henry in the hills.
Gerekli seviyeye vardığın zaman, seni oradan dışarı çekeceğim, tamam mı?
And then when I have got you to the proper level, Well, then I will pull you out, okay?
Senin için asıl kıymetli olanın farkına vardığın zaman ve hâlâ'' en güçlü'' ünvanını istersen seninle bir daha savaşırım.
When you have realized what is really precious to you… And if you want the"Strongest" title from me… I will fight you anytime.
Oraya vardığın zaman… senden adını alıp… bir sayı ve balyoz verecekler… ve'' Çalış!
Get to work! give you a number and a sledgehammer, Now, when you get there, they gonna take away your name!
Senin için asıl kıymetli olanın farkına vardığın zaman… ve hâlâ'' en güçlü'' ünvanını istersen… seninle bir daha savaşırım.
When you have realized what is really precious to you… And if you want the Strongest" title from me.
kaşık gibi davransan da kanın tadına vardığın zamanları unutmuş değilim.
but I remember there was a time when you loved the taste of blood.
yukarı çıkarsın en üste vardığın anda… Hala cehennemde olduğunu anlarsın.
when you finally get there, you realize it's still hell.
Ruh eşinle karşılaştığın gün sonsuza kadar yaşamak istediğin için yeterince zamanının olmadığının farkına vardığın gün.
The day you meet your soul mate… The day you realize… There's not enough time.
Yani bilmediğin daha çok şey var Matty. Eminim sana söylemek için can atıyorlardır.
So there's a lot more, Matty, that you don't know,
Katilin yüzünde bir kayak maskesi varmış ve kurban Luise ölmeden önce katilin,
The killer had a ski mask on. And the victim told Luis… it was a co-worker before he died.
O mahkeme var daha önce Alice bu arada, kim olduğunu tahmin insanlar kapının yanında bir kerede hapşırma başladı.
Alice guessed who it was, even before she got into the court, by the way the people near the door began sneezing all at once.
Rwanda Çocukları Müzesinde on yaşında bir çocuğun fotoğrafı vardır ve Müze de bir milyon insanın öldüğü Rwanda soykırımında yaşamını yitirenlerin anısına yapılmıştır.
In the Rwanda Children's Museum, there is a photograph of a 10-year-old boy and the Children's Museum is commemorating the lives that were lost in the Rwandan genocide where a million people died.
Biliyor musun, bir defalık Dostumun kucak dansı var ondan Ve ona bir bıçak çekti.
You know, one time my buddy got a lap dance from her
Renal tübüler asidozu varsa, tek ihtiyacı olan asit için sodyum bikarbonat… ve kalsifikasyonları çıkarmak için ameliyat.
And surgery to remove the calcifications. If it's RTA, all she needs is sodium bicarbonate for the acid.
Eğer… Bir zamanlar, küçük mavi bir farecik varmış, dersem… küçük mavi bir farecik görmez misin?
Once upon a time, there was a little blue mouse, If I say, don't you see a little blue mouse?
altına çivilenmiş… tahta çubuklar vardı… etrafı çelikten bantlarla sarılıydı…
they left it in the middle of the desert. and there were steel bands all around it… Why,
Yardım arayışına girmeleri için daima bir şans vardır, Birini umutsuzluğa zorladığınızda, ki bu bir sorun olabilir.
Unless you're the one providing the help. which could be a problem, there's always a chance they will go looking for help, When you push someone to the point of desperation.
Dağlarda, küçük bir kulübe varmış, Traherra yolu yakınlarında… Manuel Hernandez adında bir çobanı bulacağız.
In the mountains, there's a little hut near the trail that leads to Traherra… where we will find a shepherd named Manuel Hernandez.
Results: 47, Time: 0.0375

Top dictionary queries

Turkish - English