Examples of using Yaşlanıyorsun in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Güzel mi?- Gittikçe yaşlanıyorsun.
Onları incelemem lazım.- Yaşlanıyorsun.
Yaşlanıyorsun. Birdy için biraz vejeteryan malzemesi almaya gidiyorum.
Doğal yaşlanıyorsun ve bununla bir sorunun yok.
Sen de yaşlanıyorsun ve kocan senden nefret ediyor.
Sen yaşlanıyorsun belki ama hala genç kanalları istiyorsun.
Yaşlanıyorsun işte. Daha demin yaşlanmadığımı söylemiştin.
Çok kötü yaşlanıyorsun, seni ihtiyar keçi.
Sen yaşlanıyorsun.
Tanrım, sen yaşlanıyorsun.
Şu hâline bak, iğrenç bir şekilde hızlıca yaşlanıyorsun.
Yaşlanıyorsun, ha Lilica?
Yaşlanıyorsun ve Krallığımız duraklama dönemi yaşıyor.
Yaşlanıyorsun, ha Lilica?
Doğru bak.- Yaşlanıyorsun.
Neredeyse 20sin.- Yaşlanıyorsun.
Doğru bak.- Yaşlanıyorsun.
Yaşlanıyorsun Oliver. Bak Hazel Flagg hakkında 5, 6 satır var.
Şöyle ki yaşlanıyorsun ve taşaklarındaki ilk beyaz kılı buluyorsun.
Dinle, sen kenardasın Graue, çünkü yaşlanıyorsun. Gustav da'' Bir dünya ki…'' olayını kapıyor.