Examples of using Yoketme in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Yoketme Yüzdesi.
İner inmez onları yoketme hücresine koyun.
Gözden kayboluşum projeyi yoketme yanıltsamamdı.
Ama, burası benim evim, yoketme emrini ben verdim.
Bu gezegendeki bütün bahar üretimini yoketme emri.
Şu an bile Melekleri yoketme aşamasındayız.
Lütfen, sana yalvarıyorum. Geleceğimizi yoketme.
Dünyada dolaşan uzaylıları yoketme görevi.
Lütfen, bu aileden geriye kalanları yoketme.
Fakat Shaw birden kötülüğü yoketme göreviyle ilgili.
Dr. Kellerda bulunan hastalığı yoketme yetisine sahip bir virüs üstünde çalışıyoruz ama yine de bu biopolimerin kendisini yoketmeyecektir. .
Hayatın sona eriyor olabilir, ama bu sana, başkalarının hayatlarını yoketme hakkını vermez.
Düşmanın savaşma gayretini muhafaza eden kaynakların önemli bir bölümünü yoketme şansı elinizin altındadır.
Gerçekten, eğer Çoğalıcılar ve onların galaksideki her insanı yoketme planları olmasaydı,… şu anda gerçekten kötü bir durumda olurdum.
Ama yakın mesafede… kendi kendini yoketme her iki gemiyi
Sana hasatçıları yoketme gücünü verecek,… ama… daha önemlisi… hayat verme gücü kazandıracak.
açıklıyor Bu kadar zaman, kazıcıların yanında saklanıyormuş bizi yoketme planları ve hazırlıkları yaparak.
Ona ilaç vermişler, sonra da düzenbazla değiştirerek uğraştığımız herşeyi yoketme emri verdirecekler.
Yıldız gemisi kaptanı olarak, iyilikleri ve barışseverlikleriyle tanınan Antos ırkını yoketme emrinize federasyon mürettebatının koşulsuz boyun eğebileceğine nasıl inanabildiniz?
sağduyu vermeye çalışıyordum, fakat Shaw birden kötülüğü yoketme göreviyle ilgili.