Примери за използване на Imkânsız на Турски и техните преводи на Български
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
Orada konsantre olmak imkânsız ayrıca tuvaletinde de boktan bir asansör müziği çalıyor.
Silasın aynı anda herkesin aynı şeyi görmesini sağlaması imkânsız.
Ama düşündükçe daha iyi anlıyorum ki ikimizin ortak bir geleceği olması imkânsız.
Ben Clara Oswald, imkânsız kızım. Doktoru kurtarmak için doğdum.
Bu neredeyse imkânsız bir görev.
Senin hayatın, imkânsız kararlardan ve trajik bir sondan daha fazlası olabilir.
Haziranda saatin kaç olduğunu anlamak imkânsız.
Bunu yapmak imkânsız.
Bunu zamanında durdurmamız imkânsız.
Bizim iznimiz olmadan oradan canlı ya da ölü birinin geçmesi imkânsız.
Ben imkânsız kızım ve hikâyem sona erdi.
Sadece imkânsız olduğunu düşünüyorum.
Ama imkânsız da değiller.
Sanırım bu hiç evlenmemiş olmanın en iyi yanı. Boşanmak imkânsız.
Şu an durdurmam imkânsız.
Willin Sloane için çalışması imkânsız.
Bu videodan yerini bulmak imkânsız.
Oysa bu imkânsız bir görev.
Ve ben de onun imkânsız bir şey yaptığını gördüm.
Dağları bile hareket ettirebiliyorsak o hâlde bizim için hiçbir şey imkânsız olmayacaktır.