IMPOSSIBILITY in Turkish translation

[imˌpɒsə'biliti]
[imˌpɒsə'biliti]
imkansız
way
opportunity
chance
can
possibility
possible
is impossible
imkânsız
way
opportunity
chance
can
possibility
possible
is impossible
imkansızlığını
way
opportunity
chance
can
possibility
possible
is impossible
imkânsızlığı
way
opportunity
chance
can
possibility
possible
is impossible

Examples of using Impossibility in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Sometimes you just have to look impossibility straight in the eye.
Bazen imkansızlığın gözüne direk bakacaksın.
The grief of impossibility to go back to society brought forth his death.
Topluma geri dönme imkansızlığının verdiği acı, ölümüne sebep olmuş.
the definition of it, and inevitably its impossibility.
kaçınılmaz olarak da imkansızlığı hakkında.
And through these centuries, against the impossibility that we would find each other… we did.
Ve bu yüzyıllar boyunca, birbirimizi bulma imkansızlığına karşın, bulduk.
Vacuums- the absence of any and everything- were simply an impossibility.
Vakum -her şeyin yokluğu, hiçbir maddenin var olmaması- düpedüz imkansızdır.
Captain, intercepting all three ships is an impossibility.
Kaptan, her üç gemi tehlikesini bir imkânsızlık olduğunu.
The second law declared the impossibility of such machines.
İkinci kanun bu makinelerin imkansızlıklarını açıklamıştır.
It's not an impossibility. It might sound impossible, but with Control.
Imkansız değil. İmkansız gelebilir ama Kontrolle.
Pleads no excuse for impossibility.
Imkansız için yalvarmaz.
So I'm sure that you can understand that your involvement in the casino expansion is now an impossibility.
Yani kumarhanenin büyümesindeki yerinin artık mümkün olmadığını anlayacağını umuyorum.
That is a physiological and psychological impossibility.
Bu, fizyolojik ve psikolojik olarak mümkün değil.
To surmount another impossibility. So your plan is to surmount one impossibility.
Yani planın başka bir imkansızlığı aşmak için bir imkansızlığı aşmak.
For many, it's a biologic impossibility.
Ki bu birçoğu için biyolojik açıdan imkânsızdı.
Though it is barely a week since Sir James declared it an impossibility… and leave the city to the mercy of Japanese troops.
Sör James bir hafta önce bunun imkansız olduğunu söylemiş olsa da… Büyük Güçler geri çekiliyor…
Earlier I was under the impression that the Second Step was an impossibility for climbers of that time.
Önceleri o dönemdeki dağcılar için'' İkinci Adım'' a çıkmanın imkansız olduğunu düşünürdüm.
This complete impossibility, Michael, and supposedly it was gonna happen, this being from another world.
Bu imkânsız bir şeydi… başka dünyaya ait bir şey… Michaelı görmek, ve bu olacaktı… onunla buluşacaktık.
And when we claimed to be transmitting from the Delta Quadrant-- an impossibility so far as he knows-- he may have feared we were Federation spies.
Ve biz onu delta çeyreğindeyiz diye aradığımızda-- bildiklerine göre bunun imkansız olduğunu düşünerek-- bizim Federasyonun casusları olduğumuzu zannetti.
Alexios, recognizing the impossibility of driving Bohemond out of Antioch,
Boemondoyu Antakyadan çıkartmanın imkansızlığını kabul eden Aleksios,
And as impossible as that future might seem right now, impossibility is still just a kiss away from reality. I will remind you, as you reminded me.
Bu gelecek sana ne kadar imkânsız görünürse görünsün, senin bana daha önce hatırlattığını, şimdi ben sana hatırlatıyorum.
As for the rest of the proposition is not an impossibility. It's merely an improbability and, above all.
Teklifin kalanına gelince, bu imkansız değil neredeyse olasılık dışı.
Results: 73, Time: 0.069

Top dictionary queries

English - Turkish