IMKANSIZ in English translation

impossible
mümkün
imkansız
olanaksız
is not possible
can't
yapamam
olmaz
olamaz
gelemem
yapamazsın
yapamıyorum
edemez
cant
edemem
mümkün değil
no way
olmaz
olamaz
mümkün
imkanı yok
yolu yok
hiçbir şekilde
bir yol yok
hiç yolu yok
çıkış yok
there's
orada
olsun
vardır
yanında
burada
bir
var diye
i̇şte
içinde
mevcuttur
improbable
imkansız
olanaksız
olasılıksız
olası
inanılmaz
beklenmedik
ihtimal dışı
impossibility
imkansız
cannot
yapamam
olmaz
olamaz
gelemem
yapamazsın
yapamıyorum
edemez
cant
edemem
mümkün değil
couldn't
yapamam
olmaz
olamaz
gelemem
yapamazsın
yapamıyorum
edemez
cant
edemem
mümkün değil
can not
yapamam
olmaz
olamaz
gelemem
yapamazsın
yapamıyorum
edemez
cant
edemem
mümkün değil
there is
orada
olsun
vardır
yanında
burada
bir
var diye
i̇şte
içinde
mevcuttur

Examples of using Imkansız in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Di Pekin yıldızları görmek imkansız.
In Beijing. There's no star to be seen.
İnsanların bizim onunla iş yaptığımızı düşünmesi imkansız. Doğru.
Can't have people thinking we work with him. Right.
Neo. Bu imkansız.
Neo. It's not possible.
Bunun imkansız olduğunu söylerlerdi.
They said it couldn't be done.
Ama bunu yapmam imkansız. Kim olduğunuzu biliyorum.
And I know who you are but I cannot do that.
Bu imkansız. O mezarlar güçIü bir büyüyle korunuyor.
A powerful spell lies upon those tombs. This is not possible.
Bu resimde imkansız olan çok şey var.
There's so much impossibility in this painting.
Aslında onu durdurmak imkansız.
Actually, there's no stopping her.
Boris Kusenov. Ama Andre, bu imkansız.
But, Andre, that's not possible. Boris Kusenov.
Ama imkansız efendim!
But I can't, master!
Ama bunu yapmam imkansız.- Kim olduğunuzu biliyorum.
I know who you are, but I cannot do that.
Bu imkansız. Olmuş işte.
It couldn't have.
Bu imkansız. Mezarın üzerinde çok güçlü bir büyü vardı ve açılması imkansızdı..
A powerful spell lies upon those tombs. This is not possible.
Mm, açıkça imkansız gözüküyor.
Mm, clearly an impossibility.
Devlini ikna etmek imkansız.
There's no convincing devlin.
Boris Kusenov. Ama Andre, bu imkansız.
Boris Kusenov. But, Andre, that's not possible.
Sizin kuşağınızdan birinin sosyal medyanın… dünyayı nasıl değiştirdiğini anlaması imkansız.
A man of your generation can't understand how social media has transformed the world.
Bir Kaminin Kisini hissetmen imkansız. Yine de kaçtın.
I still can not feel the Ki of a God in you.
Bu imkansız ama hanımefendi.
But it isn't possible, mistress.
Bunun olması imkansız. Yüce Sezar.
My lord, Caesar… this cannot be done.
Results: 9385, Time: 0.0398

Top dictionary queries

Turkish - English