ELENDS - Turkce'ya çeviri

• sefalet
• mutsuzluktan
• sefaletin
• acılarla
• sefil

Elends Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Proudhons Buch hieß nämlich“Philosophie des Elends”.
Proudhonun kitabının“ Yoksulluğun Felsefesi” olarak verilmesi gibi.

Sozialismus ist die gleichmässige Verteilung des Elends.
Sosyalizm fakirliğin eşit paylaşılmasıdır.

Dies sind die Kinder des Elends, die Geplagten, die Hoffnungslosen, die Unterdrückten.
İşte bunlar elemin çocukları, ıstırap çekenler, umutsuzlar, ezilenler.

Ich bin jemand, dessen Herz seit 10 Jahren wegen des Elends in Vietnam schmerzt.
Son 10 yılda Vietnamda yaşanan ızdırabı kalbinde hissedenlerden biri olarak.

Ist so was möglich? Und der verhangene Himmel ist die Decke des Elends.
Ve bu gri gökyüzü bir ıstırap battaniyesi gibi.

Den guten Gott suchten sie in dieser Welt des Elends.
Cenâb-ı Allah, şu imtihan dünyasında iyinin kötüden.

Quelle unnennbaren Elends für die menschliche Rasse.".
insanlık için sonsuz bir sefalet kaynağı olarak bakıyorum.

Die Behandlung dauerte 6-8 Wochen, während der Charlotte ein Tagebuch ihres Elends aufbewahrte.
Tedavi 6-8 hafta sürdü ve Charlotte bu perişan günlüğünü tuttu.

Ich betrachte die Religion als Krankheit, als Quelle unnennbaren Elends für die menschliche Rasse.
Ben dine hastalık olarak bakıyorum İnsan ırkı için adı konmamış bir sefaletin kaynağı.

allgemeinen Gefühlen des Elends, es bricht auch das Vertrauen.
üzüntülere ve genel sefalet duygularına yol açmaz, aynı zamanda güveni de bozar.

Und uns in wenigen Jahren oder gar Stunden in einen Zustand ewigen Glücks, des Elends oder der Vernichtung versetzen muss.
Bizlere yıllar boyunca veya saatler boyunca sürecek olan,'' sonsuz mutluluğu sağlayacak…'' veya mutsuzluğu.

Der Mensch ist ein Geschöpf des Elends.
Çünkü insan, yaratılış itibariyle menfaatperesttir.

Dieser Kreislauf des Elends endet mit meinem Kind.
Bu ızdırap benim çocuğumla son bulacak.

Ich lebte in einem sich wiederholenden Kreislauf des Elends.
Tekrar edip duran sefil bir döngüde yaşıyordum.

Nach 20 Jahren bitteren Elends kam sie zu mir.
Yıllık mutsuzluktan sonra bana geldi… Ölüyordu.

Arbeit ist die Ursache nahezu allen Elends auf der Welt“.
Çalışmak, neredeyse, dünyadaki tüm sefaletin ana kaynağıdır.

Wenn es nicht so wird, dann ist es eine Angelegenheit des Elends.
Bu, eğer bir yanlışlık eseri değilse, muhakkak bir sefalet manzarasıdır.

Ich lebte in einem Nebel des Elends, seit ich dich verließ.
Seni terk ettiğimden beri berbat bir halde yaşıyordum.

Wir begreifen, dass wir inmitten unseres Elends eine neue Sprache lernen müssen.
Bu korkunç krizin ortasında yeni bir dil öğrenmek zorunda kalıyoruz.

Das Selbstmitleid ist der größte Feind des Menschen, und die Quelle seines Elends.
Kendine acıma, gerçek düşmandır ve insanın mutsuzluğunun kaynağıdır.