GITMEK ZORUNDA - Ingilizce'ya çeviri

has to go
gitmek zorunda
gitmem gerek
gitmem lazım
gitmem gerekiyor
geçmek zorunda
girmek zorunda
çıkmam gerek
çıkmamız lazım
çıkmam lazım
devam etmek zorunda
have to leave
gitmek zorunda
ayrılmak zorunda
terk etmek zorunda
gitmem gerekiyor
bırakmak zorunda
gitmem gerek
gitmem lazım
bırakmanız yeterli
terketmek zorunda
terk etmenizi
gotta go
gitmem gerek
gitmem lazım
gitmek zorundayım
çıkmam lazım
girmem lazım
dönmem lazım
çıkmamız gerek
geçmen gerek
çıkmamız lazım
must go
gitmek zorunda
gitmem gerek
gitmem lazım
satılmalı
gitmesi gerektiğini
gidersek yol doğrudan kıyıya çıkıyor olmalı
have to go
gitmek zorunda
gitmem gerek
gitmem lazım
gitmem gerekiyor
geçmek zorunda
girmek zorunda
çıkmam gerek
çıkmamız lazım
çıkmam lazım
devam etmek zorunda
had to go
gitmek zorunda
gitmem gerek
gitmem lazım
gitmem gerekiyor
geçmek zorunda
girmek zorunda
çıkmam gerek
çıkmamız lazım
çıkmam lazım
devam etmek zorunda
has to leave
gitmek zorunda
ayrılmak zorunda
terk etmek zorunda
gitmem gerekiyor
bırakmak zorunda
gitmem gerek
gitmem lazım
bırakmanız yeterli
terketmek zorunda
terk etmenizi
having to go
gitmek zorunda
gitmem gerek
gitmem lazım
gitmem gerekiyor
geçmek zorunda
girmek zorunda
çıkmam gerek
çıkmamız lazım
çıkmam lazım
devam etmek zorunda

Gitmek zorunda Turkce kullanımına örnekler ve bunların Ingilizce çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
O gitmek zorunda.
Anneleri olmayan kasaba farklı bir isimle gitmek zorunda kalacaktı.
The town with no moms was gonna have to go by a different name.
Gitmek zorunda.- Pahalı o.
That's expensive.- Gotta go.
Oyun, Kaptan. O gitmek zorunda.
The play, captain, he must go on.
Neden sen değil de o gitmek zorunda?
Why should she have to leave and not you?
Tom gitmek zorunda olan tek kişi.
Tom is the only one who has to leave.
İşin güzel yanı okula gitmek zorunda değilmişim.
The good thing was not having to go to school.
Gerçekten öyleyiz. Donör kalbi bir sonrakine gitmek zorunda kalacak.
The donor heart will have to go to the next We really are.
Annen şimdi gitmek zorunda, tatlım, tamam mı?
Mummy's gotta go now, sweetheart,
Yerel polis olayın üzerine gitmek zorunda.
The local police must go through with their investigations.
Rahibeler, buradan gitmek zorunda kalacak.
The nuns, they're gonna have to leave.
Şu anda baban gitmek zorunda.
Now papa has to leave.
Suçiçeği yüzünde okula gitmek zorunda kalmadı.
Or having to go to school because of chicken pox.
Annen şimdi gitmek zorunda, tatlım, tamam mı? Tatlım, sessiz ol?
Sweetheart, shh. Mummy's gotta go now, sweetheart, OK?
O eve gitmek zorunda.
He must go home.
Kız yarın sabah gitmek zorunda.
Tomorrow morning the girl has to leave.
Ve beni asıl deli eden şey… bir Rahibe Okuluna gitmek zorunda olmaktı.
And what really drove me crazy… was having to go to a Catholic school.
Tatlım, annen gitmek zorunda, olur mu tatlım?
Mummy's gotta go now, sweetheart, OK? Sweetheart,?
Fa ve Bee gitmek zorunda.
Fa and Bee must go.
O zaman yine kötü bir şey olursa gitmek zorunda kalacak. Gerçekten mi?
Then he will have to leave if something bad happens again. Really?
Sonuçlar: 1362, Zaman: 0.0477

Kelime çeviri

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Ingilizce