COMMODITY in Turkish translation

[kə'mɒditi]
[kə'mɒditi]
emtia
commodity
mal
cost
mai
stuff
property
wealth
shit
product
merchandise
dope
commodity
ürün
product
crop
produce
merchandise
item
of fruit
commodities
harvest
bir meta
meta
commodity
metas
bir eşya
item
stuff
thing
object
furniture
possession
commodity
merchandise
a duffel
prop
maldır
cost
mai
stuff
property
wealth
shit
product
merchandise
dope
commodity
mallardır
cost
mai
stuff
property
wealth
shit
product
merchandise
dope
commodity
üründür
product
crop
produce
merchandise
item
of fruit
commodities
harvest
ürünü
product
crop
produce
merchandise
item
of fruit
commodities
harvest

Examples of using Commodity in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
They're a valuable wholesale or retail commodity.
Çünkü onlar değerli, toptan ve perakende mallar.
That's a very mediocre commodity.
Bu alelade bir eşyadır.
I am not a commodity.
Ben ticari bir ürün değilim.
I am not a commodity.
Ticari mal değilim ben.
Commodity prices at the borders have shot up.
Ticari mal değerleri sınırda birden yükseldi.
I'm determined and ready to be a commodity that fulfills eveyones fantasies.
Herkesin hayallerini karşılayan ticari bir mal olmaya hazırım ve kararlıyım.
Cows are maimed and slaughtered and used as a commodity!
İnekler bir mal olarak kullanılmak için sakatlanıyor ya da katlediliyor!
I am not a commodity.
Ticari bir mal değilim ben.
Virginia learnt at an early age that men were just a commodity.
Virginia erkeklerin sadece bir eşya olduğunu, erken yaşta öğrenmiş.
When they measure[a commodity bought] from the people, take the full measure.
Onlar insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar.
Sex, isn't a commodity.
Seks ticari bir eşya değildir.
The Commodity speech of last week, we have a copy?
Geçen haftanın ticari konuşması, bir kopyası var mı?
Her abilities made her a commodity.
Onun yetenekleri onu bir mal haline getirdi.
The albinos have become like a commodity.
Albinolar bir mal gibiydiler.
You are going to become a very valuable commodity very soon.
Çok yakında çok değerli bir ticari eşya haline geleceksin.
I bring you a commodity, Farson, that you just cannot ignore.
Sana karşı koyamayacağın, göz ardı edemeyeceğin bir fikir getirdim, Farson.
How's it feel to be a commodity? Ellis?
Ben de Ellis. Bir mal olmak nasıl bir duygu?
Sorry, sort of fell asleep soon as I heard the word"commodity.
Afedersin,'' hammadde'' kelimesini duyduğum anda uykuya dalmışım.
And a man with a talent like yours is a very valuable commodity.
Ayrıca senin gibi yeteneklere sahip biri çok değerli bir maldır.
This young lady is a very valuable commodity.
Bu genç bayan çok değerli bir mal.
Results: 174, Time: 0.0635

Top dictionary queries

English - Turkish