DISORIENTED in Turkish translation

[dis'ɔːriəntid]
[dis'ɔːriəntid]
şaşırmış
to be surprised
şaşkın
silly
wide-eyed
goofy
confused
surprised
bewildered
puzzled
shocked
dazed
perplexed
kafası karışık
yönümü kaybetmiş
zihninin karışmış
aklının karışık
şaşkınsın
silly
wide-eyed
goofy
confused
surprised
bewildered
puzzled
shocked
dazed
perplexed

Examples of using Disoriented in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
The police told me you seemed disoriented and abusive.
Polisler aklının karışık göründüğünü ve küfürlü konuştuğunu söyledi.
Tom said I looked disoriented.
Tom şaşırmış göründüğümü söyledi.
Linda, the doctor told us he would be disoriented.
Linda. Doktor, zihninin karışmış olacağını söylemişti.
Why? Well, I'm feeling a little disoriented.
Neden? Şey, biraz yönümü kaybetmiş hissediyorum.
Subject emerged biologically and physiologically healthy but disoriented and in pain.
Fizyolojik olarak sağlıklıydı, fakat şaşkın ve acı içindeydi.
He seemed confused, disoriented.
Kafası karışmış, yolunu kaybetmiş gibiydi.
Your firefighter was disoriented.
Senin itfaiyeci şaşırmış olmalı.
But disoriented and in pain. Subject emerged biologically and physiologically healthy.
Fizyolojik olarak sağlıklıydı, fakat şaşkın ve acı içindeydi.
Disoriented, of course. It's quite a journey.
Şaşkınsın tabii. Değişik bir yolculuktu.
Tom seems a little disoriented.
Tom biraz şaşırmış görünüyordu.
You're still a little disoriented.
Hala biraz şaşkınsın.
Tom seemed a bit disoriented.
Tom biraz şaşırmış görünüyordu.
You're still a little disoriented.
Hâlâ biraz şaşkınsın.
Totally irrational, totally disoriented.
Tamamen mantıksız, tamamen şaşırmış.
Tom looks a little disoriented.
Tom biraz şaşırmış görünüyor.
Tom is very groggy and disoriented.
Tom çok halsiz ve şaşırmış.
You were injured, drugged, disoriented, breathing bad air.
Yaralanmıştın uyuşturulmuştun, şaşırmıştın, kötü hava soluyordun.
This is the stuff she said made him disoriented.
Onun kafasını karıştıran ilacın bu olduğunu söylemişti.
I know you're disoriented.
Kafanızın karışık olduğunu biliyorum.
You're just a little disoriented, Alex.
Sadece biraz aklın karışmış Alex.
Results: 111, Time: 0.065

Top dictionary queries

English - Turkish