FLASH in Turkish translation

[flæʃ]
[flæʃ]
şimşek
lightning
thunder
flash
simsek
thunderbolt
bolt
strike
parlama
to shine
's sunlighting
parıltısı
glow
glitter
sparkle
shimmer
flash
glint
gleam
twinkle
glimmer
light
parıldatıp
to shine
to sparkle
çakması
fake
knockoff
bottle
knock-off
phony
rip-off
banging
are bobos
flaşın
flaşlı
parlaması
to shine
's sunlighting
parıltı
glow
glitter
sparkle
shimmer
flash
glint
gleam
twinkle
glimmer
light
ışık
light
şimşeği
lightning
thunder
flash
simsek
thunderbolt
bolt
strike
parladığını
to shine
's sunlighting
parıltılı
glow
glitter
sparkle
shimmer
flash
glint
gleam
twinkle
glimmer
light

Examples of using Flash in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
I saw something, like a flash of light.
Bir şey gördüm. Işık parıltısı gibi bir şey.
When I see her, will there be a clap of thunder and a flash of lightning?
Onu görünce gök gürültüsü, şimşek çakması mı olacak?
She saw a flash of white.
Flaşın beyazını gördü.
I thought you got Flash to drop the bully stuff a while ago.
Bir süre önce Flasha kabadayıIığı bıraktırdığını sanıyordum.
I should have, switched the flash off. I'm sorry.
Flaşı kapatmam gerekirdi. Çok üzgünüm.
Flash. Now,
Parlama. Şimdi,
Lightning, Ramona Black Flash.
Yıldırım, Ramona Kara Şimşek.
First, you see the flash of metal in the Sun.
Önce güneşte metallerinden yansıyan ışığı görürsünüz.
muzzle flash.
silah ateşi parıltısı var.
Sleeping babies hate flash photography.
Uyuyan bebekler flaşlı fotoğraflardan nefret eder.
What's wrong with this flash!
Bu flaşın nesi var böyle?
Is fruit salad. And the only thing that stands between me and helping the Flash.
Beni Flasha yardım etmekten alıkoyabilecek tek şey… meyve salatası.
I should have switched the flash off. Oh, I'm sorry.
Çok üzgünüm. Flaşı kapatmam gerekirdi.
Flash coming up.
Parlama geliyor.
No, Flash.
Hayır, Şimşek.
muzzle flash. There.
silah ateşi parıltısı var.
And I saw the flash out the window.
Ve camdan o ışığı gördüm.
Sorry, no flash photography.
Üzgünüm, flaşlı fotoğraf yok.
Flash of anger, lifetime of regret- it's still murder.
Öfke parlaması, hayat boyu pişmanlık bu hala cinayet.
And use the flash.
Flaşın açık olsun.
Results: 3962, Time: 0.0837

Top dictionary queries

English - Turkish