IN A DRAWER in Turkish translation

• çekmeceye
• çekmecede
• çekmecesinde
• çekmecedeki

Examples of using In a drawer in English and their translations into Turkish

locked, in a drawer upstairs.
üst kattaki çekmecede kilitli.

I found it in a drawer This morning after he went to work.
Bunu sabah o işe gittikten sonra çekmecesinde buldum.

For a crime she didn't commit. Two years ago, you put Nikki in a Drawer.
Nikkiyi, işlemediği bir suç için iki yıl önce çekmeceye tıktınız.

For one whole year, she slept in a drawer.
Bir yıl boyunca çekmecede uyudu hatun.

Melanie threw him in a Drawer because he figured it out. He's not lying.
Yalan değil. Gerçeği anladığı için Melanie onu çekmeceye kapattı.

I found Fabrizio's wallet in a drawer.
Fabrizionun cüzdanını çekmecede buldum.

Two years ago, you put Nikki in a Drawer for a crime she didn't commit.
Nikkiyi, işlemediği bir suç için iki yıl önce çekmeceye tıktınız.

Stick'em in a drawer until somebody else blows the whistle on him.
Biri onu ifşa edene kadar onları çekmeceye koyacağım.

Do you have a dress in a drawer?
Çekmecen de elbise mi var?

I still have them in a drawer somewhere.
Hala çekmecemde bir yerde dururlar.

Certain photos stay stashed away in a drawer, and he stays happily married.
Bazı fotoğraflar çekmecemde saklı duruyor ve onun da mutlu evliliği devam ediyor.

Oh, my God, you're looking for prescription meds in a drawer?
Aman Tanrım, çekmecelerde reçeteli ilaçlardan mı arıyorsun?

For prescription meds in a drawer? Oh, my God, you're looking?
Aman Tanrım, çekmecelerde reçeteli ilaçlardan mı arıyorsun?

It's okay. I don't belong in a drawer.
Çekmeceyi hak etmiyorum. Onları dairelerine götürün.

They were in a drawer.
Çekmecenin içinden çıkanlar bunlar.

They are in a drawer.
Çekmecenin içinden çıkanlar bunlar.

Her phone is locked away in a drawer somewhere.
telefonu bir yerdeki çekmecenin içinde kilitli.

Then why was it hidden in a drawer?
O zaman neden çekmecende saklıydı?

I keep his in a drawer.
Onunki benim çekmecemde.

I found them in a drawer… about six years ago.
Bir çekmecede bulmuştum. Altı yıl kadar önce.