IN CLOSE PROXIMITY in Turkish translation

[in kləʊs prɒk'simiti]
[in kləʊs prɒk'simiti]
yakın
close
near
burn
soon
nearby
intimate
immediate
recent
imminent
nearly

Examples of using In close proximity in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
The Fallen can only sense us if we're in close proximity.
Düşmüşler bizi ancak yakın mesafede hissedebilirler.
What? The two airships they were following are in close proximity.
Ne dedin? İzledikleri o iki gemi bu yakınlarda.
Dear Alan… I am writing to you as someone who has spent eight hours in close proximity with you today.
Sevgili Alan… bugün 8 saat boyunca… size çok yakın geçiren… birisi olarak yazıyorum.
Beginning in close proximity to the tidal bars, sand dominated layers are prominent and become increasingly muddy throughout the tidal channels.
Gelgit barlarının yakınından başlayarak egemen kum katmanları gelgit kanalları boyunca giderek çamur hale gelir.
moment before they bite their prey, and they need to be in close proximity for it to be able to work.
Onların avlarını ısırmadan bir an önceye kadar, Ve çalışabilmek için yakınlarının olması gerekir.
In both of the previous murders, the killer was in close proximity.
tetiği çektiğinde kurbanlarının gayet yakınındaydı.
A guy who's not afraid to use the words"good" and"time" in close proximity.
Yakın mesafede'' güzel'' ve'' zaman'' kelimelerini kullanmaktan çekinmeyen biri.
Step two, the Daedalus takes position in close proximity to your hive, essentially merging with your scan patterns,
İkinci adım, Daedalus kovanınıza yakın mesafede yerini alır… Sizin tarama düzeneğinizle bir olunca,
The Black Cluster was formed almost nine billion years ago, when hundreds of protostars collapsed in close proximity.
Kara Nebula dokuz milyar yıl önce yakın mesafedeki… yüzlerce protoyıldızın patlamasıyla meydana gelmiş.
May be sufficient to eliminate both ships. However, in close proximity, the self-destruct.
Ama yakın mesafede… kendi kendini yoketme her iki gemiyi de yoketmeye yeterli olabilir.
Almost immediately. one of them knows what the other one knows, When they're in close proximity.
Birbirlerine yakın mesafedeyken… birinin bildiğini diğeri de… neredeyse anında biliyor.
The Fallen can only sense us if we're in close proximity, that's why I live so far out here.
Düşmüşler bizi ancak yakın mesafede hissedebilirler. Bu yüzden bu kadar uzakta yaşıyorum.
Because all you have is suspicion and an urge to blame whoever is in closest proximity.
Çünkü senin tüm sahip olduğun şüphe ve en yakın olan kişiyi suçlama dürtüsü.
capital west to Niamey, where it was in closer proximity to others of the French West African holdings
sermaye olmak üzere Fransızca colonialists Niamey, nereye yakın yakınlık ve Fransızca Afrika Batı Holdingsin başkalarına
Hormonal teenagers living in close proximity.
Hormonları yüzünden gençler çok yakınlaşabiliyorlar.
Sucre must be in close proximity.
Sucre çok yakın olmalı.
Another five million people live in close proximity.
Nüfusun beşte dördü de güney sınırına yakın yaşamaktadır.
And we must remain in close proximity.
Ve yakınında bulunmak zorundayız.
Found vomit in close proximity to the body.
Cesede bulunduğu yere yakın bir yerde kusmuk bulmuşlar.
Reyes said the disturbances were all in close proximity.
Reyesin dediğine göre, yaşananlar bu civara yakın yerlerde olmuş.
Results: 356, Time: 0.0469

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish