IRREFUTABLE in Turkish translation

[ˌiri'fjuːtəbl]
[ˌiri'fjuːtəbl]
kesin
stop
definitely
sure
certainly
exact
cut
precise
cease
surely
definitive
inkar edilemez
undeniable
irrefutable
indisputable
can't be denied
is incontrovertible
can't be ignored
incontestable
reddedilemez
irrefutable
is undeniable
abridged
çürütülemez
rot
decaying
decomposing
being rotten
to languish
inkâr edilemez
undeniable
irrefutable
indisputable
can't be denied
is incontrovertible
can't be ignored
incontestable
i̇nkâr edilemez
undeniable
irrefutable
indisputable
can't be denied
is incontrovertible
can't be ignored
incontestable
reddedilmez

Examples of using Irrefutable in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Irrefutable evidence of extraterrestrial life.
Dünyadışı yaşamın reddedilemez kanıtı.
I want irrefutable evidence from this office linking Ike Evans and Ben Diamond.
Sizden Ike Evans ile Ben Diamondı birbirine bağlayan çürütülemez bir kanıt istiyorum.
And irrefutable evidence. To organize prose into a form of absolute.
Düzyazıyı, mutlak ve inkâr edilemez bir kanıta dönüştürmek için.
But you did not bring irrefutable evidence. If I had irrefutable evidence.
İnkâr edilemez kanıtlarım olsaydı… Ama siz inkar edilemez kanıtlar getirmediniz.
If I had irrefutable evidence… but you did not bring irrefutable evidence.
İnkâr edilemez kanıtlarım olsaydı… Ama siz inkar edilemez kanıtlar getirmediniz.
Unless the child sees irrefutable proof with its own eyes.
Çocuk, kendi gözleriyle kesin kanıt görmediği sürece.
The evidence you have gathered appears irrefutable.- Shran.
Shran. Topladığınız kanıtlar su götürmez görünüyor.
Irrefutable evidence.
İnkâr edilemez deliller.
The evidence of your guilt is convoluted but irrefutable.
Suçunun kanıtı karmaşık ama inkar edilemez.
To take him down, you would need irrefutable proof.
Onu alaşağı etmek için, inkâr edilemez kanıtlar lazım.
your gift is irrefutable.
olsa… yeteneğin inkar edilemez.
New York, New York the irrefutable♪.
New York, New York Bu inkâr edilemez.
This is the first, irrefutable evidence of dinosaur cannibalism.
Bu, dinozor yamyamlığının ilk ve inkar edilemez kanıtıdır.
The evidence of your guilt is convoluted but irrefutable.
Suçluluğunun kanıtı karmakarışık ama inkâr edilemez.
It's hard to admit it… but I have irrefutable evidence!
Kabul etmesi zor ama elimde inkâr edilemez belgeler var!
Irrefutable evidence?
İnkar edilemez kanıtlar?
Irrefutable evidence.
Reddedilemez kanıt.
Not irrefutable.
Kesin kanıtımız yok.
I needed irrefutable proof that I was dead.
Öldüğümü gösteren çürütülemez bir kanıta ihtiyacım vardı.
That's the irrefutable proof of my love.
Bu yadsınamaz aşkımın kanıtı.
Results: 79, Time: 0.0659

Top dictionary queries

English - Turkish