SPARSE in Turkish translation

• seyrek
• az
• boş
• dağınık

Examples of using Sparse in English and their translations into Turkish

The John Lennon, Yoko Ono Imagine" living room. On the bright side, our sparse, white living room looks like.
İşin iyi tarafı,… boş, beyaz oturma odası, John Lennon… ile Yoko Ononun Imagine daki oturma odasına benziyor.

There must be a vast amount of resources in that ravine that have built up over the years. No matter how sparse Solus and Terraria's blessings may be.
Solus ve Terrarianın nimetleri ne kadar seyrek olursa olsun, o vadide yıllar içinde birikmiş büyük miktarda kaynak olmalı.

Here, we will have the reception… we will use artificial grass for the flooring… the rest we will leave sparse… and a wall mounted TV over there.
Burada resepsiyonumuz olacak. Yerler için yapay çimen kullanacağız. Gerisini boş bırakacağız ve duvara da televizyon monte edeceğiz.

This is in stark contrast to the relatively sparse populations of Eastern Europe and Central Asia, where the average density is well below 20 people per square kilometre.
Bu görünüm, ortalama yoğunluğun kilometrekare başına 20 kişiden çok daha az olduğu Doğu Avrupa ve Orta Asyanın nispeten seyrek nüfuslarıyla çarpıcı bir tezat oluşturmaktadır.

It really characterizes the sparse dependence that exists in many readable problems like in robotics and computer vision and filtering and diagnostics and so on.
Robotbilim, bilgisayarlı görme, süzgeçleme, teşhis bilimi vs. gibi birçok ilginç problemde bulunan; seyrek bağımlılık durumunu gerçekten başarılı bir şekilde nitelendirir.

The exploded hill has started to show its first signs of life with sparse grass and plant regrowth.
Patlamanın olduğu tepe, seyrek seyrek yetişmeye başlayan çimen ve bitkilerle ilk yaşam sinyallerini vermeye başladı.

You see that those connections are pretty sparse, but if you then take a slice at two years of age of the cortex,
Bu bağlantıların oldukça seyrek olduğunu görürsünüz, ancak daha sonra 2 yaşında bir korteksten bir

the Drake Equation and DNA: Sparse Life in an Infinite Universe.
sonsuz evrendeki seyrek yaşam'' kitabının yazarıdır.

gardens with gardens of bitter fruit, tamarisks and something of sparse lote trees.
buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük.

In the northernmost taiga the forest cover is not only more sparse, but often stunted in growth form; moreover, ice pruned asymmetric black spruce(in North America)
En kuzeydeki tayga yalnız ormanla kaplı değil, daha fazla aralıklı( seyrek) yani sık sık bodur büyüme formundadır; bundan başka, buzsuz bakışımsız( asimetrik)

Life becomes every more sparse.
Yaşam, daha da seyrek hale gelir.

Handle sparse files efficiently.
Dağınık dosyaları becerikli şekilde kullan.

Life becomes every more sparse.
Yasam, daha da seyrek hale gelir.

The commerce in his region is sparse.
Onların bölgesinde ticaret baya seyrek yapılıyor.

They compete furiously for the sparse vegetation.
Onların yiyecekleri olan seyrek sebzeler için kızgın bir şekilde mücadele ediyorlar.

It's a little sparse right now.
Şimdilik biraz boş.

Game is plentiful there and Roman numbers sparse.
Ve Romalı sayısı da az.

Violet, your very sparse notes.
Çok az olsalar da okudum, bu kadarı yeterli.

The crowd was very sparse and there was virtually no mourning.
Katılan çok az kişi vardı ve hemen hemen hiç üzülen yoktu.

The rest of the sheet is"sparse", currently unused.
Sayfanın geri kalan kısmı'' seyrek'' dir, şu anda kullanılmıyor.