Examples of using The timer in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Just be ready with the timer.
Dad, the timer!
If I don't stop the timer, everything will be blown to pieces.
What?- The timer.- Describe it.
You saw the timer or he told you there was a timer? .
We know the timer was set for 4:00.
If I could hit the timer now, I would.
Eğer şimdi zamanlayıcıya vurabilseydim vururdum.Turn on the timer on your phone and move to a safe zone right now.
Telefonunuzdaki kronometreyi açıp hemen güvenli bir yere gidin.Get there in time, the timer stops.
Oraya zamanında varırsan, sayaç durur.What?- Describe it.- The timer.
Tarif et.- Ne?- Saati.Please tell me you set the timer on the coffeemaker because I completely forgot.
Now I have set the timer to activate in… 10 seconds.
Şimdi etkinleştirmek için zamanlayıcıyı ayarladım… 10 saniye.No, it's not the timer, get out.
Hayır, saat yüzünden değil, çık dışarı.Dad, the timer-- You gotta stop it!
Onu durdur çabuk! Baba, sayaç!No, don't touch the timer until I say so.
Hayır, ben söyleyene kadar zamanlayıcıya dokunma.Yes.-Start the timer when I tell you.
Evet. -Sana söyleyince kronometreyi başlat.The timer.- Describe it.- What?
Tarif et.- Ne?- Saati.What's this got to do with the timer?
Bunun zamanlayıcıyla ne ilgisi var?Change the timer!
Saatini değiştir!Hubbard! Hubbard? Okay, Hubbard, I have set the timer forfive minutes, starting right.
Tamam, Hubbard, zamanlayıcıyı beş dakikaya ayarladım, başlatıyorum.
