Examples of using To answer questions in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
I'm happy to answer questions.
Bay Wennerström bugün sorularınızı cevaplandıramayacak.You have the right to remain silent and refuse to answer questions.
Hakkına sahipsiniz. Anladınız mı? Sessiz kalma ve soruları cevaplamayı reddetme.You have the right to remain silent and to refuse to answer questions.
Sessiz kalma ve sorulara yanıt vermeme hakkına sahipsiniz.I'm happy to answer questions now.
Şimdi sorularınızı yanıtlamaktan memnun kalırım.No ability to answer questions.
Sorularına cevap veremez.And refuse to answer questions. You have the right to remain silent.
Sessiz kalma ve soruları cevaplamama hakkınız vardır.You have the right to remain silent and refuse to answer questions.
Sessiz kalma ve soruları cevaplamama hakkınız vardır.I would prefer not to answer questions.
Soruları cevaplamamayı tercih ederim.Mr. Wennerström isn't available for comment… but I'm happy to answer questions.
Ama ben memnuniyetle sorularınıza yanıt verebilirim. Bay Wennerström bugün yorum yapmıyor.I am willing to answer questions.
Sorularınızı cevaplamaktan memnuniyet duyarım.He's being taken to the US to answer questions about Jim Coaver's death.
Jim Coaverın ölümü hakkındaki soruları cevaplaması için Amerikaya götürülüyor.He's being taken to the US to answer questions about Coaver's death.
Coaverın ölümü hakkındaki soruları cevaplaması için Amerikaya götürülüyor.You have the right to refuse to answer questions.
Sorulara yanıt vermeme hakkına sahipsin.You have the right to remain silent and refuse to answer questions.
Konuşmama ve soruları cevaplamama hakkına sahipsiniz.I'm happy to answer questions without a lawyer present.
Avukat olmadan sorularınızı yanıtlamaktan memnun olurum.Once again, madam, I'm afraid I must decline to answer questions about her.
Tekrar söylüyorum, hanımefendi. Bu konu hakkında soruları yanıtlamayı reddedeceğim.As I said, the pre-trial prevents me from to answer questions.
Söylediğim gibi, ön yargılamadaki soruşturma soruları cevaplamama engel oluyor.Officials at the newspaper refused to answer questions regarding the advert.
Banka yetkilileri başlangıçta basının konuyla ilgili sorularını cevaplamaktan kaçındılar.As I said, I will be happy to answer questions… Is that true?
Bu doğru mu? Dediğim gibi, bu soruları cevaplamaktan memnuniyet duyarım?As I said, I will be happy to answer questions.
Dediğim gibi, bu soruları cevaplamaktan memnuniyet duyarım.
