ÇALACAK in English translation

to steal
çalmaya
çalacak
hırsızlık
çalan
soymaya
çalabilmek için
knock
çalıp
çalacak
hamile
çal
vur
kapıyı çal
kapıyı
çalar
devir
tıklat
playing
oynayın
oynarken
oyna
oyun
çal
oynat
çalın
oyununu
çalarken
oyuncağı
gonna
olacak
verecek
gelecek
olacağını
edecek
olacağım
olacağız
çıkacak
şey
iyi
going
git
gidin
gidip
gidelim
yürü
gideriz
bakalım
dönün
gir
plays
oynayın
oynarken
oyna
oyun
çal
oynat
çalın
oyununu
çalarken
oyuncağı
play
oynayın
oynarken
oyna
oyun
çal
oynat
çalın
oyununu
çalarken
oyuncağı
played
oynayın
oynarken
oyna
oyun
çal
oynat
çalın
oyununu
çalarken
oyuncağı
goes
git
gidin
gidip
gidelim
yürü
gideriz
bakalım
dönün
gir

Examples of using Çalacak in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Burada davul çalacak birine ev veremeyiz.
We couldn't have someone who played the drums here.
Bunların hepsinde şöyle diyor:'' Winslow Elliott Rachmaninoffu çalacak.
They all say"Winslow Elliott plays Rachmaninoff.
Bu gece orkestra hangi besteleri çalacak?
What compositions will the orchestra play tonight?
Tanrım, Adein yarın Hollywood Bowlda çalacak olmasına inanamıyorum.
God, I can't believe Ade is playing the Hollywood Bowl tomorrow night.
Kapı çalacak.
Knock on the door.
Burada davul çalacak birine ev veremeyiz.
We c0uldn't have someone who played the drums here.
Org gece yarısına kadar çalacak.
The organ plays till midnight.
Ama cep telefonun tekrar iş üzerindeyken çalacak olursa.
But if that cell phone goes off in my presence again.
Küçük Louis sonunda büyük adamlarla çalacak.
Little Louis gonna finally play with the big boys.
Yankee Doodle Dandy'' ve Notre Dame dövüş şarkısı aynı anda çalacak.
Yankee Doodle Dandy" and the Notre Dame fight song playing at the same time.
Haley de benimle birlikte çalacak.
Haley plays with me.
Bayan Tossoff birkaç nota çalacak.
Now Mrs. Tossoff's gonna play notes for you.
Soyguna başladığımızda alârm çalacak.
Alarm goes off when we start sacking.
Soyunma odasında daha çok house müziği mi çalacak?
Will there be more house music played in the locker room?
Sevgili arkadaşımız Alcides şimdi bize akordiyonu ile, güzel bir melodi çalacak.
Our dear friend Alcides now with his accordion, playing a beautiful melody.
Kiev yaylı sazlar orkestrası perşembe akşamı elçilikte çalacak.
Kiev String Quartet plays at the consulate on Thursday night.
Şarkı söyleyip piyano çalacak.
She sing, play the piano.
Londrada ilk kez çalacak olmamızdan korkuyor.
He's fuckin' scared of playing London for the first time.
Sonsuza dek çalacak.
Plays for evermore.
Sürekli bir döngü ile hoparlör üzerinden düdük sesi çalacak.
Play a continuous loop of the whistle I can make a tape, With the intercom.
Results: 626, Time: 0.0489

Top dictionary queries

Turkish - English