ÜRETME in English translation

producing
ürün
üretmek
üretim
üretir
oluşturur
yaratan
yapımcı
salgılıyor
generating
üretir
oluştur
yaratabilecek
üret
making
yapar
yapan
daha
yapıyor
yapalım
yapar mı
kıl
yap
yapın
açın
to create
yaratmak
oluşturmak
yaratacak
kurmaya
üretmek
to build
inşa etmek
yapmak
kurmak
oluşturmak için
kurmayı
yaratmak
inşaa
kurmanın
üretmeye
to manufacture
üretmek
üretiminde
imal etmek
produce
ürün
üretmek
üretim
üretir
oluşturur
yaratan
yapımcı
salgılıyor
make
yapar
yapan
daha
yapıyor
yapalım
yapar mı
kıl
yap
yapın
açın

Examples of using Üretme in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Christobel, sanat dünyası kültür ve üretme yeridir.
Christobel, the art world is a place of culture and breeding.
Ve bana ulaşman zor olursa… yani, basmakalıp varsayımlar üretme.
If I'm hard to reach, don't make the conventional assumptions.
Bu bir şekil hayat sonrası için işaretlemeli ve seçmeli üretme sürecidir.
It's a kind of imprinting and selective breeding process for the afterlife.
Praxis onların ana enerji üretme tesisi.
Praxis is their key energy production facility.
Kosova B elektrik santrali yenilenecek ve üretme hazır hale getirilecek.
The Kosova B power plant will be renovated and prepared for production.
Mercanlar, yüksek katlar üretme uzmanlarıdır.
Corals are experts at creating high-rises.
Bende silah sesi ile eşleşen ses dalgaları üretme fikrini buldum.
I came up with this idea to make sound waves match the gunshots.
Bilim insanları laboratuvar deneylerinde uzun süredir yıldırım topu üretme girişiminde bulunuyorlar.
Scientists have long attempted to produce ball lightning in laboratory experiments.
Genel bilgisi,… yerinde seçenekler üretme yeteneği.
Her ability to generate options on the spot. Her general knowledge.
Genel bilgisi,… yerinde seçenekler üretme yeteneği.
Her general knowledge, her ability to generate options on the spot.
Slavyanskadaki bofa balığı üretme çiftliğinde çalışıyorum?
I work at the lamprey hatchery, over on Slavyanska?
Kanıt üretme.
Fabricating evidence.
Ifade vermeye zorlanamaz. Ve İş Üretme Kanunu uyarınca.
And under the Work Product Rule, he can't be compelled to testify.
Babam elektrik direklerinin… insanoğlunun elektrik üretme kabiliyetini gösterdiğini düşünüyor.
Of man's ability to generate electricity. He reckons power lines are a reminder.
Babam elektrik direklerinin insanoğlunun elektrik üretme kabiliyetini gösterdiğini düşünüyor.
He reckons power lines are a reminder… of man's ability to generate electricity.
Onun adına bahaneler üretme.
Don't make excuses for him.
Sistemden ve polislerden korktuğun için bahane üretme.
Don't make excuses because you're scared of the system and the cops.
O Dönüştürücü, herhangi bir ürünü rekor bir sürede üretme… becerisine sahip.
Any conceivable product in record time. The Mül Converter is capable of reproducing.
O Dönüştürücü, herhangi bir ürünü rekor bir sürede üretme… becerisine sahip.
The Mül Converter is capable of reproducing any conceivable product in record time.
Praxis onların ana enerji üretme tesisi.
Praxis is their energy production facility.
Results: 181, Time: 0.0502

Top dictionary queries

Turkish - English