AYIRANA in English translation

part
yarı
kısmen
bir parçasi
kısmı
bir parçası
bölüm
rolü
dahil
tarafı
bölümünü
do
yap
yapar
yapın
işi
öyle
yapayım
şey
apart
ayrı
paramparça
ayrık
arayla
ayırdı
dışında
parçalar
aralıklarla
parçaladı
parts
yarı
kısmen
bir parçasi
kısmı
bir parçası
bölüm
rolü
dahil
tarafı
bölümünü
cherish
sev
değer ver
seveceğinize
sevgiyle besleyin
cherish ben

Examples of using Ayırana in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Rossu hastalıkta ve sağlıkta, ölüm bizi ayırana dek yasal eşim olarak kabul ediyorum.
Ross as my lawfully wedded husband, in sickness and in health till death parts us.
Hücre kalıntılarını güverte levhasından ayırana kadar, net bir DNA taraması elde edemem.
Until we separate the cellular residue from the deck plate, I can't do a clear DNA scan.
Ölüm sizi ayırana kadar beraberlik sözünü verdiğin biri'' Seni hiç sevmedim'' diyorsa bu anında öldürmeli.
When someone you have promised to cherish till death do you part says,"I never loved you," it should kill you instantly.
Pederin önüne çıkarsın… ölüm ayırana dek birbirini sevip sayacağına… yemin edersin.
You swear to love, honor, You go before a judge and and cherish each other until death do you part.
Hücre kalıntılarını güverte levhasından ayırana kadar, net bir DNA taraması elde edemem.
I won't be able to do a clear DNA scan. Until we're able to separate the cellular residue from the deck plate.
Sen, Elsa, bu adamı kocan olarak kabul ediyor musun ölüm sizi ayırana kadar?
Do you, Elsa, promise to take this man to be your lawfuI-wedded husband until death does separate you?
Evlilik, heteroseksüel bir adamla mümkünse 18 yaşını aşmış bir kadının ölüm ayırana kadar birlikte kalmak için ettikleri kutsal bir yemindir.
Marriage is a sacred vow taken between a heterosexual man and a woman, preferably over the age of 18, to stay together until death us do part.
İlk görüşte birbirlerine aşık olmuşlar… ve kader onları ayırana dek… 40 yıl mutlulukları devam etmiştir.
And for 40 years, they stayed happy together until fate separated them. They immediately fell in love.
bir çocuk gibi gülümsüyorum. Şimdi kalbim seni ayırana dek sıkışıyor. Bu arsız küçük çocuk Bonnie Lassını buldu.
now my heart is pounding till the day you part** this cheeky little chap has found his Bonnie lass** and that's what makes a cheeky chappy happy.
Hastalıkta ve sağlıkta, ölüm sizi ayırana dek bu adamı kocalığa kabul ediyor musun?
For better, for worse, for richer, for poorer, to be your husband, to have and to hold from this day forward, Do you take this man in sickness
söz veriyorum, ölüm bizi ayırana… ayırana dek.
until death part… part us.
Sen Hamish, bu kadın Carolineı, eşin olarak kabul ediyor ve onu tanrının şahitliği ve bu topluluğun huzurunda, hep sevip sadık bir eş olacağına söz veriyor musun tanrı sizi ölümle ayırana kadar?
Do you, Hamish, take this woman Caroline to be your wedded wife and do you, in the presence of God and before this congregation, promise and covenant to be to her a loving and faithful husband until God shall separate you by death?
sevip sayacağıma söz veriyorum, ölüm bizi ayırana dek.
from this day forward, until death shall part us.
hastalıkta ve sağlıkta, ölüm sizi ayırana kadar eşi olmayı kabul ediyor musun?
to keep in sickness and in health for as long as you both shall live?
şu andan itibaren, ölüm bizi ayıranaayırana dek.
until death part… part us. I do. to love and to cherish from this day forward.
Sen, Mark Louis Formanı, kocalığa kabul ediyor, seni koruyacağıma, sevip sayacağıma söz veriyorum, şu andan itibaren, ölüm bizi ayırana dek. Ben, Rachel Louise Samstat.
Until death shall part us. to have and to hold, from this day forward, take you, Mark Louis Forman, to be my husband, I, Rachel Louise Samstat, to love and to cherish.
ölüm bizi ayırana… ayırana dek.
to cherish from this day forward, I do.
Ben, Catherine, bugünden itibaren, ölüm bizi ayırana kadar, iyi günde, kötü günde, zenginlikte, yoksullukta, hastalıkta, sağlıkta Henryyi kocam olarak kabul ediyor; seveceğime ve değer vereceğime, yatakta ve dışarıda alımlı ve hoş olacağıma söz veriyorum.
I, Catherine take thee, Henry, to be my wedded husband, to have and to hold from this day forward, for better, for worse, for richer, for poorer, in sickness and in health, to be bonaire and buxom in bed and at board, till death us do part, and thereto I plight thee my troth.
Ölüm bizi ayırana kadar.
Until death do us part.
Ölüm sizi ayırana kadar kabul ediyor musunuz?
Until death do you apart?
Results: 640, Time: 0.0507

Top dictionary queries

Turkish - English