BÖBREKLERINI in English translation

Examples of using Böbreklerini in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ben kolunu aldım sonra amca omurgasını ve böbreklerini aldı.
I got the arm and then Uncle got the spine and the kidneys.
Geç kalırsan parayı bulamazsan polisleri beraberinde getirirsen böbreklerini çoktan Chicagoda ayarladığım bir işadamına satmak zorunda kalacağım.
If you're late, if you don't have the cash, if you bring the cops, then I'm gonna sell your kidneys to a businessman I already have lined up in Chicago.
Böbreklerini çıkarıp, karaborsada satalım. Sonra da onları bir motelin buz dolu küvetine bırakalım.
Let's cut out their kidneys and sell them on the black market… and leave them in a seedy motel bathtub full of ice.
Kaçman için seni kandırırlar, kesip içini açarlar böbreklerini alırlar ve bir kanalda ölüme terk ederler.
They will trick you into running away, cut you open, take a kidney, and leave you to die in the gutter.
Böbreklerini ve akciğerlerini idare edebiliriz… ama çoklu organ yetmezliğinin son durağı kalbi olur.
We can manage her kidneys and her lungs, but the last stop in multiple organ failure would be her heart.
Seni Jorge Posada* sanmıştım.'' ya da'' Ölen karımın böbreklerini taşıyorsun?
Thought I was Jorge Posada," or"You have my dead wife's kidney?
Böbreklerini takip edebilirsin, çünkü böbrekler iflas ederse,
You want to watch the kidneys because if the kidneys fail,
Ciğerlerini, böbreklerini, karaciğerini yıllardır suistimal ettiğin halde, bugüne dek sadece çocuklarını aldırmışsın.
Despite all those years of abusing your lungs, your kidneys, your liver, the only thing you have had removed is your kids.
Mütevazı olalım Tatlı patatesli, bumbarlı sucuklu karidesli çorbayla başlayalım Buzluktan tavşan böbreklerini çıkaralım.
We start with the sweet potato, andouille shrimp soup. Then we get the rabbit kidneys out of the freezer-- They're tiny;
o zaman o Harrynin çocuğu değil ve onun böbreklerini alamaz.
then she's not Harry's kid, and he can't take her kidneys.
klinik açıdan ölü bir kişinin karaciğer ve böbreklerini başarılı şekilde naklettiklerini duyurdular.
Herzegovina announced that they have successfully transplanted the liver and kidneys of a clinically dead person, a first for the country.
Bay Tompkins, bizim burada çabaladığımız şey müvekkilinizin annesinin karaciğer ve böbreklerini alarak üç hayatı kurtarmak.
Mr. tompkins, what we are endeavoring to do here today is to use your client's mother's liver and kidneys to save three lives.
Dr. Jonas Salk tüm zamanını çocuk felcine bir çare bulmak için maymun böbreklerini mikserlerde karıştırmaya ayırdı.
Dr. Jonas Salk spent all of his time putting monkey kidneys in a blender trying to find a cure for polio.
Şimdi yapmamız gereken tek şey Beverlynin böbreklerini ve dolayısıyla, katilini bulmak.
Right now, the only thing we have to go on is we find her kidneys and we find her killer.
Eğer o benim çocuğumsa,… o zaman o Harrynin çocuğu değil… ve onun böbreklerini alamaz.
And he can't take her kidneys. If she's my kid, then she's not Harry's kid.
Geç kalırsan… parayı bulamazsan… polisleri beraberinde getirirsen… böbreklerini çoktan Chicagoda ayarladığım… bir işadamına satmak zorunda kalacağım.
If you're late, then I'm gonna sell your kidneys to a businessman I already have lined up in Chicago. if you bring the cops, if you don't have the cash.
Geç kalırsan… parayı bulamazsan… polisleri beraberinde getirirsen… böbreklerini çoktan Chicagoda ayarladığım… bir işadamına satmak zorunda kalacağım.
If you're late, if you don't have the cash, to a businessman I already have lined up in Chicago. if you bring the cops, then I'm gonna sell your kidneys.
Geç kalırsan… parayı bulamazsan… polisleri beraberinde getirirsen… böbreklerini çoktan Chicagoda ayarladığım… bir işadamına satmak zorunda kalacağım.
If you're late, if you bring the cops, to a businessman I already have lined up in Chicago. if you don't have the cash, then I'm gonna sell your kidneys.
Geç kalırsan… parayı bulamazsan… polisleri beraberinde getirirsen… böbreklerini çoktan Chicagoda ayarladığım… bir işadamına satmak zorunda kalacağım.
If you don't have the cash, If you're late, to a businessman I already have lined up in Chicago. then I'm gonna sell your kidneys if you bring the cops.
Ve onları buz dolu bi küvetiniçinde bırakalım. Hadi böbreklerini kesip karapazara satalım.
Let's cut out their kidneys and sell it to the black market… and leave'em in a seedy motel bathtub full of ice.
Results: 126, Time: 0.0223

Top dictionary queries

Turkish - English