BOZULMAMIŞ in English translation

intact
sağlam
yerinde
sapasağlam
bozulmamış
el değmemiş
eksiksiz
zarar görmemiş
unspoiled
bozulmamış
el değmemiş
pristine
bakir
saf
el değmemiş
bozulmamış
temiz
eski
undisturbed
rahatsız edilmeden
bozulmamış
unbroken
kırılmamış
kesintisiz
bozulmamış
sapasağlam
kırılmayan
sağlam
kirilmamiş
uncorrupted
bozulmamış
temiz
dürüst
untainted
bozulmamış
olurlar
lekesiz
tertemiz
aren't broken
unblemished
kusursuz
lekesiz
bozulmadan

Examples of using Bozulmamış in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ancak kıymetli olan kuzunun kanı… bozulmamış ve lekelenmemiştir.
Unblemished and unspotted. But with precious blood as of a lamb.
Biraz amatörce ama bozulmamış bakış açıları olan.
It's the projects with slightly amateurish but untainted perspectives.
Üstelik bozulmamış.
Yazı… yazıcı bozulmamış.
Prin… the printer isn't broken.
Alarm bozulmamış, bunda sorun yok. Herkesin anahtarı kendisinde mi?
There is not broken, so the security, everyone has his key?
Afrikanın bozulmamış bakir doğasına olan romantik bakış açımızın tarihi geçeli çok oldu.
Our romantic visions of Africa's unspoilt wilderness- that's already out of date.
Sevgiyle bozulmamış olanın keyfini çıkar.
Joy that's not marred by love.
Dişleri bozulmamış-- bir tane dolgusu bile yok.
Her teeth are pristine-- she doesn't have a single filling.
Arabası bozulmamış olsaydı Tom şimdiye kadar burada olurdu.
Tom would have been here by now if his car hadn't broken down.
Camları bozulmamış olsaydı daha fazla da ederdi.
They would be worth more if the lenses were intact.
Bozulmamış bir Hint kültürüne sahip.
It has an intact Hindu culture.
Göğüs tübü bozulmamış ve boşalmamış görünüyor.
Chest tube appears to be intact and draining.
Bozulmamış, büyü yapılmış.
It's not broken, it's spelled.
Bu kasabadaki itibarın bozulmamış ve böyle kalmasını istiyorum.
Your standing in this town is intact and I intend to keep it that way.
Apse bozulmamış. Hiçbir etrafı sarılmış doku etkilenmiş gibi görünmüyor.
Doesn't look like any of the surrounding tissue is affected. Abscess is intact.
Apse bozulmamış. Hiçbir etrafı sarılmış doku etkilenmiş gibi görünmüyor.
Abscess is intact. Doesn't look like any of the surrounding tissue is affected.
Bozulmamış. 120 knot.
It's not jammed. 120 knots.
Ve bozulmamış bir DNA.
And un-degraded DNA.
Vahşi, bozulmamış bir doğa.
Wild, untouched nature.
Ama beslenme içeriği bozulmamış. Sufle biraz çöktü.
The soufflé has collapsed, but its nutritional content is intact.
Results: 266, Time: 0.0361

Top dictionary queries

Turkish - English