Examples of using Haset in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
paranoya, haset, korku, ürperti… her zaman hoş bir kombinasyon ortaya çıkar.
Elli sanatçıyı bir odaya koydun mu… nefret, şehvet ve yalan. dedikodu, paranoya, haset, korku, ürperti… her zaman hoş bir kombinasyon ortaya çıkar.
sırf kendilerine gerçeğe dair ilim geldikten sonra haset ve ihtirastan dolayıdır. Senin Rabbin kıyamet günü, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hükmünü verecektir.
um, artık Facebookta devam edemez bu başka bir şey mutlu çiftler haset çünkü lanet ayakkabı benziyor?
Ne pis şeydir o kendilerini satmaları, bu suretle de Allahın indirdiği Kurana kafir olmaları, Allahın, kullarından dilediğine ihsan edip kitap indirmesine haset ederek kafirlikte bulunmaları!
Onlar, aralarındaki hırs ve haset yüzünden, kendilerine bu hususta bilgi geldikten sonra ayrılığa düştüler ve Rabbin, muayyen bir zamana kadar onlara azap
Sayın Biber, adaletsiz istemiyor, ama bana söylemek gerekir varmış gibi görünüyor bir adam bir koca ayrı giderken dışarı çıkmak olumlu şeytani bir şey eşi için'' onun acı---- üzerinden haset, kendini eğlendirmek için.
Patrick, unutma hasetten daha itici hiçbir şey yoktur.
Saç hasedi bu. İşte o kadar.
Neyin hasedi?
Hasetle kabullenir beni belki.
Şimdiyse bu hasetim için bir sebep olmadığını görüyorum.
Zira insanoğlunun açgözlülüğünü ve hasetini hiçbir zaman anlayamamıştır.
Başka penis hasedi gibi.
Kalbi nefret, kin ve hasetle dolu.
Tiyatro da kıskançlık yoktur. Hasetlik yoktur.
HASET ŞEHVET.
Hasetin ne demek olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
Evet hasetliğin cezası boğulmaktır.
Ben…- Hasetin ne demek olduğunu bilmiyorsun, değil mi?