Examples of using Imkân in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Şimdi pes etmesine imkân yok.
Faturanın zamanının geçmiş olmasına imkân yok.
Orada benim için çok daha fazla imkân olduğunu düşünüyorum.
Şimdi pes etmesine imkân yok.
İzin olmadan kürksüz kedigillerin listesini almana imkân yok.
Bu yüzden normal doğuma imkân yok.
Sana karşı koymama imkân yok Danny.
Bir tane daha bulmamıza imkân yok.
Kendimden nefret ettiğimden kadar benden nefret etmene imkân yok.
Bu gece bir araya gelip notlarımızı karşılaştırmak istemene imkân var mı?
Ve dışarıya tek başına yürümesine imkân yok. Hayır?
Eğer yeterli paran varsa, her şey imkân dâhilindedir.
Böylesine aşırı şartlar hayatta kalmaya imkân vermez.
Anlamana imkân yok. Bu uygun mu?
Lois, bu imkân dışı değil miydi?
Anladığım kadarıyla, sizde imkân var; bizde de ürün.
Yani hiçbirinizle kalmama imkân yok mu?
Kaçırmana imkân yok.
Bunun olmasına imkân yok ama değil mi?
Olmasına imkân yok.