KISITLAMALAR in English translation

restrictions
restriksiyon
kısıtlama
sınırı
sınırlaması
yasağı
bir restriksiyon
constraints
kısıtlanmış
kısıtlama
sınırı
kısıtlayıcı
limitations
sınırlama
sınırlandırılması
kısıtlama
bir limit
restraint
kısıtlama
kendini tutmayı
tahdit
dizginleme
sınırlamadan
bağ

Examples of using Kısıtlamalar in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Zamanlama için üzgünüm, Calvin bazı kısıtlamalar yapmak zorundayız.
Sorry about the timing of this, Calvin, but we have been forced to make some cutbacks.
Birader Guillaume, kısıtlamalar bizi boğuyor.
Brother Guillaume, the restrictions are suffocating us.
Ama Doğu Avrupada kısıtlamalar aşılabiliyor.
But in Eastern Europe, the restrictions are a lot looser.
Seninle konuşurlar kısıtlamalar yoluyla.
They will talk you through the restrictions.
Ancak beklenen trafik tıkanıklıkları, kısıtlamalar ve güvenlik denetim noktaları nedeniyle,
With the expected traffic jams, restrictions and security checkpoints, however,
Kısıtlamalar ve Poisson Braketi Cebri===== Klasik kanonik genel görelilik kısıtlamaları===Düzgün klasik mekanik Poisson braketinin Hamiltonyen formulasyonu önemli bir kavramdır.
Constraints and their Poisson Bracket Algebra===== The constraints of classical canonical general relativity===In the Hamiltonian formulation of ordinary classical mechanics the Poisson bracket is an important concept.
Retorik ve/veya özgürlüğü sınırlayan yasal kısıtlamalar değil, araştırma yapmak klonlamanın gerçek etkilerini keşfetmenin tek yoludur.
Research, not rhetoric, and/or freedom-limiting legal restrictions, is the only way to discover the real effects of cloning.
Yan ürün olan ısının kullanımındaki kısıtlamalar birincil olarak maliyet/verim sorunlarının mühendisliğindeki enerji dönüşümünün düşük sıcaklık farklarından etkili olarak yararlanılmasındandır.
Limitations to the use of by-product heat arise primarily from the engineering cost/efficiency challenges in effectively exploiting small temperature differences to generate other forms of energy.
Kadın hakları ve hürriyetlerine engel oluşturan bu ana kısıtlamalar, ceza adaleti,
These main constraints that create an obstacle towards women's rights
Adalet komiserinin, el bagajına getirilen yeni kısıtlamalar ve uçak yolcularının parmak izi
Besides new hand luggage restrictions and the introduction of fingerprinting or iris-scanning of airline passengers,
Örneğin Kuzey Avrupa ülkelerinde uygulanan mali kısıtlamalar, eğitim ve araştırma alanında kullanılabilecek bütçe fazlaları sağlıyor.
For example, Nordic countries have exercised fiscal restraint, which leads to surpluses that can then be invested in education and research.
Yahudi faaliyetlerine belirli kısıtlamalar getirilecek, ki bunların tamamı Macaristanın savaş çıkarları içerisindedir.
All of which are within Hungarian war interests. There will be certain restrictions placed upon Jewish activities.
Aktif galaktik çekirdekler Evrende elektromanyetik radyasyonun en parlak kaynakları olup bunların evrimleri kozmolojik modellere kısıtlamalar koyarlar.
Active galactic nuclei are the most luminous sources of electromagnetic radiation in the Universe, and their evolution puts constraints on cosmological models.
Para Maliyeye ödenene kadar… vergi indirimlerinde ve yöneticilere ödenen paralarda kısıtlamalar olacak.
There will be some limitations on tax deductions and golden parachutes. Until the money is repaid to the Treasury.
Hem ekonomik yaptırımlar ve ticari kısıtlamalar uygulanmazsa… yağmur ormanlarının tahribatı devam edecek… ve bir milyondan fazla tür yok olup gidecek.
The destruction of the rainforests will continue and over a million species will be wiped out. and if economic sanctions and trade restrictions aren't enforced.
etmek istediğini söyler fakat mali ve tıbbi kısıtlamalar nedeniyle reddeder.
Amsterdam to visit him, but Frannie kindly refuses because of financial and medical constraints.
Hem ekonomik yaptırımlar ve ticari kısıtlamalar uygulanmazsa… yağmur ormanlarının tahribatı devam edecek…
And if economic sanctions and trade restrictions aren't enforced, and over a million species will
dönüş hızı arttıkça tork azalmaktadır artan sürtünme ve diğer kısıtlamalar yüzünden.
with the torque diminishing as rotational speed rises due to increasing friction and other constraints.
Hastalarıma, fobilerinin hayatlarında koyduğu engellemeler ve kısıtlamalar olmaksızın taze bir başlangıç yapmalarını sağlamak için bir çözüm buldum.
I figured out a way to give my patients a fresh start without the inhibitions and restrictions their phobias had placed in their lives.
işleme, kısıtlamalar ve duman simülasyonu üzerinde yapılmıştır.
the render pipeline, constraints, and smoke simulation.
Results: 120, Time: 0.0331

Top dictionary queries

Turkish - English