KALIFIYE in English translation

skilled
becerikli
usta
kalifiye
iyi
yetenekli
vasıflı
konusunda
qualified
yeterli
hak
kalifiye
nitelendirilir
overqualified
fazla kalifiye
fazla donanımlısın
fazla nitelikli
aşırı nitelikli
qualify
yeterli
hak
kalifiye
nitelendirilir
qualifying
yeterli
hak
kalifiye
nitelendirilir
good
iyi
güzel
harika
uslu
sağlam
sevindim

Examples of using Kalifiye in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Bizim kalifiye hocalarımızdan daha yetenekli olduğunu düşünüyor.
Here is a self-proclaimed professor who thinks he is better than our highly qualified teachers.
Bizim kalifiye hocalarımızdan daha yetenekli olduğunu düşünüyor.
Who thinks he is better than our highly qualified teachers.
Neden? Burada kalifiye adam olduğunu okudum?
I read here that you are a competent man. Why!?
Neden? Burada kalifiye adam olduğunu okudum.
Why!? I read here that you are a competent man.
Burada kalifiye adam olduğunu okudum. Neden?
Why!? I read here that you are a competent man?
Burada kalifiye adam olduğunu okudum. Neden?
I read here that you are a competent man. Why!?
Kalifiye olmamasına rağmen onun sekreteri olması şüphe uyandırıcıydı.
It was suspicious that she was his secretary without good qualifications.
İnek takımının kalifiye üyesi için hiç de fena değil.
Not bad for a certified member of the geek squad.
Sana şehirdeki en kalifiye 10 ismi getireceğim. Yarın.
I'm gonna get you the top 10 candidates by tomorrow.
Sana şehirdeki en kalifiye 10 ismi getireceğim. Yarın.
I'm gonna get you the top ten candidates in the city by tomorrow.
Sana şehirdeki en kalifiye 10 ismi getireceğim. Yarın.
The top 10 candidates in the city by tomorrow. I'm gonna get you.
Sana şehirdeki en kalifiye 10 ismi getireceğim. Yarın.
The top 10 candidates by tomorrow. I'm gonna get you.
Evet efendim. Kalifiye olduğu için döndü.
Yes, ma'am. He's back on merit.
Gayet kalifiye bir adayım ben!
I'm a highly qualified applicant for that position!
Hayır, ben kalifiye değilim.
No, wait, I'm not B-qualified.
İkisi de kalifiye adamlar.
Both men are qualified.
Dürüst olmak gerekirse burada kalifiye kimse yok.
To be honest, there's no one who's qualified.
O tabii ki kalifiye değil.
Course she's unqualified.
Lütfen kuracağın koleje diplomalı ve kalifiye birini getirme'' dediler.
They said,"Please, don't bring anyone with a degree and qualification into your college.
Gezegendeki en kalifiye astronotlar bunu başaramıyorsa onların izinden gidecek kişileri nasıl bilet almaya teşvik edip para kazanmayı bekliyorsun?
If the most qualified astronauts on the planet can't make it work, how do you expect to make money selling tickets to people following in their footsteps?
Results: 184, Time: 0.0318

Top dictionary queries

Turkish - English