KEMIKLERINIZ in English translation

bones
kemik
iliklerime

Examples of using Kemikleriniz in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
İnsanlar et ve kemikten oluşmuştur, bunu herkes bilir.
We're made out of flesh and bones, anyone can tell you that.
İnsanlar bana… Kemiksiz Ivar der. Adım Ivar.
My name is Ivar. They call me Ivar, the Boneless.
Mutlu kalpler ve düz kemiklerle barış istiyorum kir ve sıkıntı olmadan.
Without dirt and distress. I want peace with happy hearts and straight bones.
Gördünüz mü? Kemikten imal edilmiş çünkü.
See, because he's made of bones. You're an embarrassment.
Yaralarınızı diktim, kemiklerinizi tedavi ettim ama sizi gömemem.
I have sewn you up, I have set your bones, but I won't bury you.
Kemiklerin yerine esnek çelik olması hile olmaz mı Brian?
Replacing bone with flex steel isn't cheap, is it, Bryan?
Bütün el kemiklerini kırarsam bunu yine yapabilir misin?
If I broke every bone in your hand, could you still do that?
Bir gün tabutta kemiklerden ibaret olacağım… ama şimdi değil.
But right now, I', not. Someday I will just be bones in a box.
Taze kandan, etten ve kemikten olan Sam Jang içeri giriyor.
Samjang's fresh blood, flesh, and bones are coming in.
Kemiklerden geri kalanlar kutsal sayılmasın diye… okyanusa savruldu.
Any bones that remained were scattered in the ocean so they could not be venerated.
Kemiklerine bakarak nasıl yürüdüklerini… ve nerelerini incittiklerini söyleyebilirim.
I can look at their bones and tell you how they walked, where they hurt.
Kemiğini kaybeden bir köpek gibi Bayan Prissy Pants etrafında dolanıyorsun.
Sniffin' around little miss prissy pants like a dog lost his bone.
Bhse girerim kemiğinin nerede olduğunu pekala biliyordur.
Oh, i would wager he knows where his bone is, all right.
Vücudumda ki kemiklerden bahsediyordum! Hayır, efendim.
The bones in my body.- Oh, no, monsieur.
Vücudumda ki kemiklerden bahsediyordum! Hayır, efendim.
Oh, no, monsieur, the bones in my body.
Her zaman kemikli ayaklarının en kötü özelliğin olduğunu düşünmüştüm. Hayır.
No. I always thought your bony feet were your worst feature.
Kemiklerimiz kırıldı, Kanımız hep yerlerde.
We got broken bones. We got blood on the floor.
Kaslarımız sızlıyor, kemiklerimiz ağrıyor. Evet.
My, yes. Our muscles are sore, our bones ache.
Tıpkı Bruce ve Carolynnın kemiklerine yaptıklarımızı izlediği gibi… o da aynısını yaptı.
Just like he watched us do with Bruce and Carolyn's bones.
Bu tenin, kemiklerin, kasların altında hangimiz canavar değiliz?
Underneath our skin, bone, and sinew, which of us are not monsters?
Results: 43, Time: 0.0246

Kemikleriniz in different Languages

Top dictionary queries

Turkish - English