Examples of using Konuşkan in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Her zaman utangaçtım ama ondan uzak olmak beni konuşkan yaptı.
Tom çok konuşkan değil.
Ekstra ilgi gösteren bir barmen, konuşkan otostopçu.
En Çok Konuşkan.
Konuşkan, güçlü. Bedensel acıya karşı çok dayanıklı.
Sus, o pek konuşkan değil, ya sen?
Pek konuşkan değilsin, ha?
Kendisi pek konuşkan değildi.
Tom çok konuşkan.
Kibar, nazik ve konuşkan rolü yapabilirim.
Seni hiç bu kadar konuşkan görmemiştim.
beni neşeli ve konuşkan yapıyor.
Pat Druschel ve Jackie Stasiak. En Çok Konuşkan.
Konuşkan, belki çok konuşkan… Evet, yapmışsın.
Newmericadaki her Konuşkan dönüşmeden daha fazla bisküvi bulmalıyız.
Ben burada Konuşkan görmüyorum. Herkes.
Kabalık etmek istemiyorum ama pek konuşkan değilimdir.
Sanırım ben etrafta olmayınca daha konuşkan olacaktır.
Tom, Marynin konuşkan olduğunu söyledi.
Deneyin ama pek konuşkan değildir.