MUTABAKATA in English translation

the covenant
mutabakat
söz
ahdini
covenant
mîsaklarını
ahid
antlaşmayı
mukavele
verdikleri ahdi
kesin söz almış misak
understanding
anlayış
anlamak
anlaşılması
akıl
agreed
kabul
hemfikir
katılıyorum
razı
katılmak
mutabık
aynı fikirde
konusunda
anlaştık
konusunda anlaştılar

Examples of using Mutabakata in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Şu an kaçak durumdayız. Ama kaçırılmanın suçunu Mutabakata atmak için bir plan yapıyoruz.
At the moment, we're fugitives, but we're working on a plan to frame The Covenant for your extraction.
Ama yemin ederim, o bombayı etkisiz hale getirirsen Mutabakata bize yaptıklarını ödetene dek rahat etmeyeceğim.
I swear to you if you disable that bomb, I will not rest until The Covenant pays for what they have done to us.
Uzun zamandır hükümette bir köstebek olduğundan şüpheleniyorum. O kişinin hâlâ Mutabakata sadık olduğuna inanıyorum.
I have, for some time now, suspected the existence of a mole, whom I believe is still loyal to The Covenant.
CIAin ısrarıyla Bomaniyle bir ilişki kurdum. Mutabakata yakın kalmam için beni onunla ortak olmaya zorladınız.
I entered into a relationship with Bomani at the insistence of the CIA, who forced me to partner with him so I could stay close to The Covenant.
Metro, ortaklarıyla mutabakata varırsa seni paraşütsüz aşağı atmak isteyecektir.
If Metro reaches a consensus with the partners, he's gonna want to shove you out without a parachute,
Sydney ve Jackin soruşturmasına sekte vurmalarını engellemek için kullanabiliriz. Onu Mutabakata yanlış bilgi vermek için.
Keep them from impeding sydney and jack's investigation. we can use her to feed disinformation to the covenant.
Halihazırda mevcut olan tüm taarruz kuvvetlerinin… sahnelenmiş ve tek taraflı azaltılmasında mutabakata niyetliyiz.
We are willing to agree to a staged and unilateral stepping down of all ofensive forces currently engaged.
Ve Bay Hughes ile en son konuşmuş olan gazeteci olarak,… Bay Hughesun sesini… tanıyabilecek durumda olduğu için, görüşmeyi… Bay McCulloughun yapabileceği hususunda karşılıklı mutabakata vardık.
We mutually agreed that Mr. McCullough should receive the call, because of his ability to identify Mr. Hughes by voice. And as the last journalist to have spoken to Mr. Hughes.
sesini… tanıyabilecek durumda olduğu için, görüşmeyi… Bay McCulloughun yapabileceği hususunda karşılıklı mutabakata vardık.
that Mr. McCullough should receive the call, we mutually agreed And as the last journalist to have spoken to Mr. Hughes.
CIAin, Mutabakatın senin karşılığında alacağına inanabileceği bir şey.
It is something the CIA might believe The Covenant would take in exchange for you.
Mutabakatın elinde olduğumuzu biliyoruz.
We know The Covenant had us.
İkinizin, o mutabakat dışında hiç konuşmadığınızı söylemiştiniz.
You said you two never talked, except about that agreement.
Mutabakat patlamadan önce Lauren ve ben Sankoyla bir silah anlaşması ayarlamıştık.
Lauren and I, we set up a weapons deal with San'ko before the Covenant imploded.
Öyleyse mutabakat vardık mı?
So we have an understanding?
Beyefendilerin Mutabakatı.
Gentleman's agreement.
Mutabakatın kullandığı kurşunların izi sürülmüyor.
The bullets that The Covenant used are untraceable.
Bu bilgiyi Mutabakatla çalışan bir adama mı verdin?
You're telling us you gave this information to a man who's working with The Covenant?
Bunun Mutabakatla ne ilgisi var?
How does this tie in with The Covenant?
Mutabakatı Elena mı yönetiyordu?
Elena ran the Covenant?
Mutabakatın defteri.
The Covenant playbook.
Results: 66, Time: 0.0331

Top dictionary queries

Turkish - English