SALLANIR in English translation

shakes
sıkışın
sıkmak
milkshake
sıkışalım
el sıkışalım
salla
titriyor
sallandığını
çalkala
sars
sway
sallan
salınırken
salla
etkiliyor
etkisi
swayi
ikna
swing
salıncak
salla
sallan
savur
vuruş
uğra
yumruk
salınım
savrulacaksın
dangles
sallanan
sallandıracaklar
salla
sarkıyorsa
sarkıtıyorsun
shake
sıkışın
sıkmak
milkshake
sıkışalım
el sıkışalım
salla
titriyor
sallandığını
çalkala
sars
swings
salıncak
salla
sallan
savur
vuruş
uğra
yumruk
salınım
savrulacaksın
flailing
yelken
folloş

Examples of using Sallanır in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Bazen sallanır, ama yine de büyülüdür.
Sometimes shaky, but magical.
Bu şey güzel sallanır.
This will shake nicely.
Uyanırsa dünya sallanır.
When she wakes, the world will tremble.
Bardaklar sallanır.
GLASS RATTLING.
Gemi sallanır.
The ship rolls.
beşik sallanır.
the cradle will rock.
Bir kadının dili, bir kuzunun kuyruğu gibi sallanır.
A woman's tongue wags like a lamb's tail.
Uzun olanın ki sallanır.
Long may they wave.
Düz bir yüzeye koyduğunuzda, sallanır. Bu eğrilmiş.
Put it on a flat surface, it will wobble. This one is bent.
Bu yaşandığında Dünya sallanır.
When that happens, the Earth quakes.
Çiçekler sallanır, çimenler eğilir sevimli evimizin etrafında.
Flowers nod, grasses bow Around our lovely house.
Çok geçmeden, taban sallanır ve sonra da tavan çöker.
Pretty soon, the pedestal wobbles and then topples.
Sonra kollarına alırdı sallanır koltukta beni.
Then he holds me in the rocking chair.
tüm dünya sallanır.
the wind… the whole earth shakes.
Koştuğunda yer sallanır.
when it runs the earth shakes.
Genç kölenim… Alnındaki süsü sallanır Güzel gelin ay gibi parlar usulca utanarak, kaldırır kirpiklerini.
On her forehead, dangles the adornment The beautiful bride glows like the Moon.
baltalar sallanır, darağacı ilmikleri bağlanır, hepsi bu.
the axe swings, the noose tightens, that's it.
Genç kölenim… Alnındaki süsü sallanır Güzel gelin ay gibi parlar usulca utanarak, kaldırır kirpiklerini.
The beautiful bride glows like the Moon… on her forehead, dangles the adornment.
Haham duayı yaptırırken köpek ellerini yukarı kaldırır ve Yahudiler gibi ileri geri sallanır ve yapımcı şöyle der.
Jack When the rabbi leads the prayer… the dogs puts his hands up and he's… davining, and the producer says.
İnşaat temeli için bir kurban vermeleri gerekliydi, Kaptan, ben… yoksa toprak sallanır ve duvarlar yıkılırdı.
Captain, if I may… lest the earth should tremble and the walls collapse. They needed a sacrifice for the foundation.
Results: 52, Time: 0.0428

Top dictionary queries

Turkish - English