SAVAŞMAKTA in English translation

fighting
kavga
savaşmak
mücadele
dövüşmek
maç
battles
savaş
muharebe
mücadele
savas
çatışma
fight
kavga
savaşmak
mücadele
dövüşmek
maç
at combat

Examples of using Savaşmakta in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Savaşını yalnız savaşmakta direten bir adam kederi onu tüketene kadar herkesi dışarıda tutan geriye yalnızca öfke,
A man who insists on fighting his battle alone, who shuts everyone out until his grief consumes him and there's nothing left but fury
Etrafta hâlâ bir sürü Wraith var ve onlarla savaşmakta yardımınız işe yarabilir.
There's still a lot of Wraiths out there, and we can sure use your help fighting them.
Çünkü evlat, biz Koreyi istiyoruz ama Japonlar onu bize vermemek için bizimle savaşmakta ısrar ediyor.
Because, my boy, we want Korea but the Japanese will insist on fighting us for it.
onun adına savaşmakta olduğunu iddia etti.
he produced a false Theodosius, and claimed to be fighting in his name.
Kaptanın hayatı için savaşmakta ısrar ederseniz, o zaman siz aptallara tam olarak ne için savaşmakta olduğunuzu gösteririm.
If you insist on fighting for the Captain's life, then I will show you fools exactly what you are fighting for.
Kısa süre içerisinde Kızıl Ordu, İcevandaki Ermenistan hükûmetine karşı savaşmakta olan Ermeni komünistlere yardım etmiştir.
In that brief span the Red Army did aid Armenian communists fighting against the Armenian government in the Ijevan region of Armenia.
Şu anda, içtiğimiz bu su için… savaşmakta olan kralımıza şükran borcunu ödemen için!
It proves you care for a king who right now fights for the very water we drink!
Hitler Almanyadaki güç için savaşmakta iken, dünyanın en büyük demokrasisi olan Amerikada, kadınlar tamamen başka bir savaş için mücadele veriyorlardı.
Whilst Hitler was fighting for power in Germany, in America, the greatest democracy, women were fighting a rather different battle.
Gizli polis Damien Collier her gün yolsuzlukla savaşmakta, eski bir mahkum olan Lino ise dürüst bir yaşam için mücadele etmektedir.
For French-Caribbean ex-convict Lino(David Belle), every day is a fight to live an honest life.
Savaşmakta kullanırsın. Muazzam potansiyelini ve Oxford Üniversitesi eğitimini daha iyi yarınlar için.
To use your enormous potential, and education from the University of Oxford, in the fight for a better tomorrow.
Ben anlamıyorum neden bunun için, bizim için savaşmakta istekli değilsin.
I just--I don't understand why you're not willing to fight for this, for us.
Ve tüm mıntıkaların yemekleriyle ve emekleriyle birlikte… bize katılmakta, beraber savaşmakta özgür olduğunuzu bilin!
And where the districts are free to share the fruits of their labors and not fight one another for scraps!
örgüt… Kolombiya hükümeti ve halkıyla 50 yıldır… zalimce savaşmakta, terör estirmekte.
50-year campaign of terror against the government Known by their Spanish acronym FARC, they have waged a cruel.
Surların dışında sizi kuşatan Babil Kralı ve Kildanilerle savaşmakta kullandığınız silahları size karşı çevireceğim;
war that are in your hands, wherewith ye fight against the king of Babylon, and against the Chaldeans,
Surların dışında sizi kuşatan Babil Kralı ve Kildanilerle savaşmakta kullandığınız silahları size karşı çevireceğim;
I will turn back the weapons of war that are in your hands, with which you fight against the king of Babylon, and against the Chaldeans who besiege you,
Birinci Yahudi-Roma Savaşı sırasında Romalıların Kudüs surlarında gedik açarak şehrin merkezine doğru ilerlemeye başlamalarından üç hafta sonra bile üç farklı Yahudi ordusunun'' Tapınak tepesinin'' kontrolü için birbirleriyle savaşmakta olduklarını rapor eder.
a unified Jewish force, in contrast to First Jewish-Roman War, where Flavius Josephus records three separate Jewish armies fighting each other for control of the Temple Mount during the three weeks after the Romans had breached Jerusalem's walls and were fighting their way to the center.
Savaşmakta zevk alıcak bir şey yok.
There's nothing to enjoy about fighting.
Bildiğim tek şey savaşmakta iyi olduğum.
All I figured out is I'm pretty good at fighting.
Bir silah arkadaşıyla savaşmakta bir şan göremiyorum.
I do not find glory in fighting a brother-in-arms.
Ölüyor çünkü…- Çünkü sen savaşmakta ısrar ediyorsun.
Dying… because you persist in fighting.
Results: 49796, Time: 0.0493

Top dictionary queries

Turkish - English