SOK in English translation

get
al
almak
hemen
var
bin
geç
çabuk
biraz
getir
alın
put
üzerine
üstüne
koyar
koy
koyun
bırak
sok
at
yerleştir
giy
stick
değnek
sadık
dal
baston
sopayı
çubuğu
sopa
kal
sok
yapıştır
shove
sok
it
sokacağım
itelim
itip
tık
bring
getirmek
götür
götürün
getirir misin
buraya getirin
tuck
tuckı
içine sok
içeri sok
sıkıştırdıklarını
üstünü
sting
gizli
acı
acıtıyor
iğnesi
sok
operasyonunu
sızı
arı
insert
giriniz
ekle
yerleştir
takın
tak
sokun
içine
sok
in your
senin
sizin
koymak
elinde
kamarasındaki
sok
içe
saçınızda
odanda

Examples of using Sok in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Burnuna sok. Bunu eline al ve.
Take this thing out of the case and stick it up your nose.
Taylorı içeri sok.
Bring Taylor inside.
Çavuş, şu başıbozukları düzene sok. Onbaşı Morgan.
Corporal Morgan. Sergeant, get that rabble in some kind of order.
Kıçında'' Buraya Sok'' yazan değildi.
They don't say"Insert Here" on the ass.
Zavallı Sok bunu zor yoldan öğrendi.
Poor Sok learned that the hard way.
Bob, onu sağ gözüme sok ve sonra değerli hayatın için bekle.
Bob, stick it through my right eye and then hold on for dear life.
Sen sok onu içeri.
You tuck him in.
Canımı sıkmaya devam et, sok beni'' gibi.
Like,"Keep on bothering me and, like, sting me.
Bu yüzden, al bu erdemlilik zırvasını da… kıçına sok Christian.
You can take your holier-than-thou bullshit… and shove it up your ass, Christian.
Ellerini içeri sok.
Bring your hand inside.
Onbaşı Morgan. Çavuş, şu başıbozukları düzene sok.
Sergeant, get that rabble in some kind of order. Corporal Morgan.
O deliğe bir şey sok, tamam mı? Sen?
You… insert something into that orifice, yes?
James Sok ile bağlantın ne?
What's your connection with James Sok?
Şunu kulağına sok.
Put this in your ear.
Gömleğini pantolonuna sok.
Tuck in your shirt.
Kelebek gibi süzül, arı gibi sok.
Float like a butterfly. Sting like a bee.
Benim koçanla, kendi koçanını al onu içeri sok.
Take my stub and your stuband bring him in.
Evet, oraya geri dön ve kafan güven ve destek selalelerine sok.
Yeah, go over there and stick your head in their trust and support fountain.
Bu çocukça analizini kıçına sok.
Shove that childish analysis up your ass.
Onbaşı Morgan. Çavuş, şu başıbozukları düzene sok.
Corporal Morgan. Sergeant, get that rabble in some kind of order.
Results: 1171, Time: 0.0696

Top dictionary queries

Turkish - English