VURMAK in English translation

shoot
ateş
şut
vur
ateş et
vurun
çekimi
çekimini
çek
vuracak mısın
atış
hit
darbe
vuran
çarpan
isabet
suikast
vur
çarptı
vuruş
vuruldu
vurun
to strike
saldırmaya
vurmaya
saldırı
grev
saldıracağını
darbesinde
çarpmaları
knock
çalıp
çalacak
hamile
çal
vur
kapıyı çal
kapıyı
çalar
devir
tıklat
whack
vurmak
öldürün
aninda
döveyim mi
hitting
darbe
vuran
çarpan
isabet
suikast
vur
çarptı
vuruş
vuruldu
vurun
punching
yumruk
punç
panç
yumruklamak
kokteyl
vur
bir yumruktu
delgi
to bang
çakmak
becermek
vurmak
bang
sevişmek
yatmak için
patlama
a shot
bir şans
bir shot
ateş
bir kadeh
bir şat
şut
bir kurşun
bir doz
fondip
bir yudum
hittin
vurmak
asıldığı
shooting
ateş
şut
vur
ateş et
vurun
çekimi
çekimini
çek
vuracak mısın
atış
shot
ateş
şut
vur
ateş et
vurun
çekimi
çekimini
çek
vuracak mısın
atış
punch
yumruk
punç
panç
yumruklamak
kokteyl
vur
bir yumruktu
delgi
hits
darbe
vuran
çarpan
isabet
suikast
vur
çarptı
vuruş
vuruldu
vurun

Examples of using Vurmak in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Silası vurmak için bin beterini yapardın.
Bet you would do a lot worse for a shot at Silas.
Roger, vurmak zorundasın!
Roger, you have to knock!
Günün sonunda birkaç topa vurmak.
Whack a few balls around at the end of the day.
Her zaman bir koro kızına vurmak istedim.
I always wanted to bang a chorus girl.
Uyuyamadın mı? Silahsız bir adama vurmak pek Jedi tarzı değil?
To strike an unarmed man is hardly the Jedi way. Cannot sleep?
Vurmak benim işim. Birbirinize vuramazsınız.
You can't hit each other. That's my job.
O İtalyalıları vurmak en eğlendiğim şeylerden biriydi.
Was some of the most fun I ever had. Hittin' them Eyeties.
Ben sadece vurmak olabilir.
I could just knock.
Ray de seni vurmak istiyordu.
Ray wanted to have a shot at you.
Bir rahibeye vurmak istemezsin.
You don't wanna whack a nun.
Seni vurmak zorunda kalacağım!
I will have you shot!
Birbirinize vuramazsınız. Vurmak benim işim.
You can't hit each other. That's my job.
O İtalyalıları vurmak en eğlendiğim şeylerden biriydi.
Hittin' them Eyeties was some of the most fun I ever had.
Ve kapıya vurdu, vurmak zorunda.
And he knocks. He has to knock.
Dövme, fugu, şimdi de tavuk vurmak.
Tattoo, fugu and a shot hen.
Vinny, bu çocuğu vurmak.
Vinny whack this kid.
Size vurmak zorunda olmak istemiyorum.
I don't want to have to punch you.
Vurmak ya da öldürmek.
Shot or killed.
Günaydın. Ona vurmak zorunda değildin.
You didn't have to hit him.- Good morning.
Bu nasıl? Ben sadece vurmak olabilir?
I could just knock. How's that?
Results: 2366, Time: 0.0819

Top dictionary queries

Turkish - English