SENI VURMAK in English translation

to shoot you
seni vurmak
seni öldürmeye
ateş etmek
sana ateş
vuracağını görünce sanki seni
seninle çekim yapmak
to hit you
vurmak
sana vuracak
çarpmak
seni dövmek için
kill you
seni öldürürüm
seni öldürmek
seni gebertirim
you down
seni aşağı
seni yüzüstü
seni yere
seni indireceğim
seni indirmeye
seni alt
seni reddetti
seni alaşağı
seni yıkmasına
sana aşağıda

Examples of using Seni vurmak in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Seni vurmak zorunda kalırım. Yoluma çıkarsan.
And I'm gonna have to shoot you. Get in my way.
Yoluma çıkarsan, seni vurmak zorunda kalırım.
And I'm gonna have to shoot you. Get in my way.
Şu an seni vurmak çok daha iyi bir seçenek gibi geliyor.
Shooting you sounds a whole lot better right now.
Şimdi seni vurmak zorundayım. Şimdi dışarı.
Now, out. I'm gonna have to shoot you now.
Şimdi seni vurmak zorundayım. Şimdi dışarı.
I'm gonna have to shoot you now. Now, out.
Eh, seni vurmak da hoşuma gitmezdi zaten.
Well, I wouldn't have enjoyed shooting you anyway.
Yapma ama neden seni vurmak isteyeyim ki?
Why wouldn't you shoot me?
Bak, seni vurmak istemedim, adamım.
Look, I didn't Wanna hit you' man.
Burada yakalanırsak seni vurmak zorunda kalırım! Nerede?
Where? I will have to shoot you if we get caught here!
Seni vurmak daha basit olmaz mıydı?
Wouldn't just… just shooting you be easier?
At bıçağı dedim. Seni vurmak zorunda bırakma beni.
Drop the knife. Don't make me have to shoot you.
At bıçağı dedim. Seni vurmak zorunda bırakma beni.
Don't make me have to shoot you. Drop the knife.
Bak, seni vurmak istemedim, dostum.
Look, I didn't wanna hit you, man.
Bu da sen silahını çekmeden seni vurmak anlamına geliyor.
And that means shooting you before you can draw.
Tüm yaptığı seni vurmak.
All it does is shoot you.
Uzaylı oğlumu ziyaret etmek ve seni vurmak dışında.
Other than visits from my alien son and shooting you.
Eğer gitmeyi reddediyorsan, seni vurmak zorunda kalacağım.
Well if you refuse to go, I will have to shoot you.
Bu bayana yapabileceğim en büyük iyilik seni vurmak olur.
The biggest favor I could do for this lady right now is shoot you.
Donun kızarmış ekmek olduğunu söylersen, seni vurmak zorunda kalabilirim.
If you say Don's toast, I might have to shoot you.
Şimdi dışarı. Şimdi seni vurmak zorundayım.
I'm gonna have to shoot you now. Now, out.
Results: 226, Time: 0.0491

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English