YAPMAK ZORUNDA in English translation

have to do
yapmasi gereken
yapmak zorunda
yapman gereken
alakası var
ilgisi var
işlerim var
var hemen mi
ilgisi
have to make
yapmak zorunda
yapmam lazım
yapmam gerek
yaratmak zorundasın
kurmak zorunda
gotta do
yapmak lazım
yapmamız gerek
yapmak zorunda
yapmam gerektiğini
gerekeni yap
yapması gereken
you don't have to do
yapmak zorunda değilsin
yapmana gerek yok
yapman gerekmiyor
must do
yapmak zorunda
yapması gereken
yapması gerektiğini
yapması gerek
yapmalı
yapıyor olmalı
yapıyor olmalısınız
has to do
yapmasi gereken
yapmak zorunda
yapman gereken
alakası var
ilgisi var
işlerim var
var hemen mi
ilgisi
had to do
yapmasi gereken
yapmak zorunda
yapman gereken
alakası var
ilgisi var
işlerim var
var hemen mi
ilgisi
had to make
yapmak zorunda
yapmam lazım
yapmam gerek
yaratmak zorundasın
kurmak zorunda
has to make
yapmak zorunda
yapmam lazım
yapmam gerek
yaratmak zorundasın
kurmak zorunda
having to do
yapmasi gereken
yapmak zorunda
yapman gereken
alakası var
ilgisi var
işlerim var
var hemen mi
ilgisi

Examples of using Yapmak zorunda in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
New Yorkta sayı yaparsan, Levison seni başkan yardımcısı yapmak zorunda.
If you score in New York, Levison has to make you a vice president.
Geçen sene okul için Roscoe ile aile ağacı yapmak zorunda kaldık.
Roscoe had to make a family tree for school last year.
Umarım bunu yeniden yapmak zorunda kalmazsın.
I hope you don't have to do it again.
Ama bir gün, bu seçimi yapmak zorunda kalabilirim.
But like it or not, that's a choice I might have to make.
O zaman Dobby bunu yapmak zorunda, efendim.
I can't, Hogwarts is my home then, Dobby must do it, sir.
Bunu tekrar yapmak zorunda bıraktığın için sana kızgınım.
I'm angry at you for having to do this again.
Hükümet hazırlıklar yapmak zorunda.
The government has to make preparations.
Astroit yağmurunda gemim hasar aldı… ve iniş yapmak zorunda kaldım.
I sustained some damage in an asteroid storm and had to make a landing.
Hey. Sürpriz. Rockefeller işleri kendi yapmak zorunda kaldı mı?
Surprise. You think Rockefeller had to do things himself? Hey?
Umarım mutlu olmak için inanılmaz şeyler yapmak zorunda olmadığını anlarsın.
I hope you would realize you don't have to do something amazing to be happy.
Biz hiçbir şey yapmak zorunda değilsin.
We ain't gotta do nothin.
Karakter adamı dört şey yapmak zorunda.
A man of character must do four things.
Bu örgütü birinin tehdit edeceğini, ve senin seçim yapmak zorunda kalacağını söylemişti.
And you would have to make a choice. someone would threaten this organization.
Bunu tekrar yapmak zorunda bıraktığın için sana kızgınım.
I'm angry at you… for having to do this again and you didn't do anything.
Seni oradan çıkarmadan önce Rodney birkaç ayar yapmak zorunda.
Rodney just has to make a few adjustments before we can get you out of there.
Benim öldüğümü ve senin de bunu yapmak zorunda olduğunu.
I had to die, and you had to do it.
Umarım, yeniden çekim falan yapmak zorunda kalmazsın.
So hopefully, you don't have to do re-shoots or whatever.
Hayır, bunu yapmak zorunda değilsin.
No, you ain't gotta do nothing.
O Ying… Karakter adamı dört şey yapmak zorunda.
A man of character must do four things He Ying.
Artık benim iyiliğim için… böyle şeyler yapmak zorunda değilsin.
Have to make such an effort for my sake. Now you no longer….
Results: 2066, Time: 0.0303

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English