GESCHENKT HAT - Turkce'ya çeviri

• verdiği
• aldığı
• hediye etti
• armağan etti
• verdi
• verdiğinde
• verdiğini

Geschenkt hat Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Das Papa dir geschenkt hat.
Babamın sana verdiği.

Sieh mal, was mir Frau Ekdahl geschenkt hat!
Bak Bayan Ekdahl bana ne verdi.

Sie schwärmte davon, dass Dr. Garner ihr ein neues Leben geschenkt hat.
Onunla konuştuğum zaman, Dr. Garnerın ona yeni bir yaşam verdiği konusunda çok inatçıydı.

Oder beneiden sie die Menschen um das, was Allah ihnen aus Seiner Huld geschenkt hat?
Yoksa Allah, lütfundan insanlara verdiği için onları kıskanıyorlar mı?

Sterbliches Leben zu erschaffen, ist die erhabenste Kraft, die Gott seinen Kindern geschenkt hat.
Ölümlü hayat yaratma gücü Tanrının çocuklarına verdiği en yüce güçtür.

Wichtig ist, wieso sie mir ein Auto geschenkt hat.
Asıl önemli olan bana neden araba verdiği.

Wer Ihnen die geschenkt hat, hat Ihr Leben gerettet.
Bunu size kim verdiyse hayatınızı kurtardı.

Es ist die Taufe für das Wunderkind, das uns Jesse geschenkt hat.
Jessenin bize hediye ettiği mucize çocuk vaftiz ediliyor.

Das ist doch die Uhr, die dir mein Vater geschenkt hat, oder?
Bu saati sana babam vermişti, değil mi?

Wir geben nur Gott zurück, was Er uns geschenkt hat(1Ch 29,14).
Biz sadece, Tanrı bize ne vermişse, Ona geri veriyoruz 1 Chron.

Er ist derjenige, dem sie ihr Herz geschenkt hat.
Dünya da kalbini verdiğin tek kişidir o.

Es ist lange her, dass mir ein schöner Mann Blumen geschenkt hat.
Yakışıklı bir erkekten çiçek almayalı ne kadar zaman oldu bilmiyorum.

Wenn sie ihm das geschenkt hat, hat er ihr was bedeutet.
Eğer bunu ona verdiyse bir anlamı var demektir.

Sieh mal, was mir meine Mom geschenkt hat.
Bak annem Clerim için bana ne aldı.

Seht, was mir Kyle geschenkt hat. Oh.
Ah, bakalım Kyle ne almış.

Weißt du, wer ihm das billige Ding geschenkt hat?
O kıytırık şeyi kim almıştır biliyor musun?

Oh. Seht, was mir Kyle geschenkt hat.
Ah, bakalım Kyle ne almış.

Ein Fotoapparat: Eine einfache Automatik-Kamera, die mir ein Freund im ZAP geschenkt hat.
Ve makinem, basit otomatik makine Zapta bir arkadaş hediye etmişti.

Denjenigen Diener(Allahs), dem Allah(t) Reichtum, aber kein Wissen geschenkt hat.
Allahın kendisine mal verip de ilim vermediği kuldur.

Ich kann mich nicht erinnern, wann er mir das letzte Mal Blumen geschenkt hat.
Zaten bana en son ne zaman çiçek aldın hatırlamıyorum bile.