A CANVAS in Turkish translation

[ə 'kænvəs]
[ə 'kænvəs]
bir tuval
canvas
bir tablo
painting
picture
a table
chart
canvas
kanvas
canvas
çadır bezinden

Examples of using A canvas in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
And there you see an athlete holding a canvas bag… in which is obviously a machine gun.
Ve işte elinde çadır bezinden bir çantayla bir atlet görüyorsunuz belli ki, içinde makinalı tüfek var.
He pays my expenses here, and I send him a canvas a month. Yeah.
Ben de ona her ay bir tablo gönderiyorum. Evet. O benim buradaki masraflarımı karşılıyor.
Dennis Hopper was the first of only a half dozen to pay $100 for a canvas.
Dennis Hopper bir tuval için 100 ABD$ ı ödeyen yaklaşık bir düzine insandan biridir.
and use the darkness as a canvas-- like the visual artists do.
ışığı karanlıktan almalıyız, ve karanlığı bir tuval olarak kullanmalıyız-- ressamların yaptığı gibi.
He asked them to kind of be creative with the postcard, use it almost like a canvas or something.
Kartpostalda yaratıcılıklarını konuşturmalarını da istedi. Onu bir tablo gibi kullanmalarını falan.
Jim Polshek, essentially gave me a canvas to play typography out on.
üzerinde tipografiyla oynamam için bana bir tuval verdi.
We are here to provide something to aspire to, a canvas onto which they can project their dreams.
Amaç edindiğimiz bir şeyi sunmak için buradayız hayallerini yansıtabilecekleri bir tuval.
I could prepare a canvas that same size. To work on a painting after so long… I think.
Tablo üzerinde o kadar çok çalıştıktan sonra… diyorum ki… Aynı ölçülerde bir tuval hazırlayabilirim.
To work on a painting after so long… I think… I could prepare a canvas that same size.
Tablo üzerinde o kadar çok çalıştıktan sonra… diyorum ki… Aynı ölçülerde bir tuval hazırlayabilirim.
If you put a monkey in front of a canvas, eventually he's gonna paint the Mona Lisa.
Bir maymunu tuvalin önüne koysan Elinde sonunda Mona Lisayı çizecektir.
Like dipping my feet in paint and walking on a canvas, or, in a 3D structure consisting of two-by-fours,
Ayağımı boyaya daldırıp tuval üzerinde yürümek ya da dörde ikiliklerden oluşmuş
I waited for the wind to come up and held up a canvas, and that produced art.
Rüzgarın gelmesini ve tuvale değmesini bekledim. Ve bir sanat yarattım.
She taught me to use our barrio's walls as a canvas to tell your story and your story.
Bana mahallemizin duvarlarını hikayemi anlatmamız için nasıl bir tual gibi kullanacağımı öğretti.
They're tiny. They're barely visible as a piece of material, and to show 2.3 million of them required a canvas that was larger than any printer in the world would print.
Ufacıklar, çok zor görülebilecek durumdalar ve de 2.3 milyonu göstermek için dünyada bulunan herhangi bir printerın yapabileceğinden daha büyük bir kanvas gerekli.
And he said,"I will prove it. Bring me a canvas and some paint, and I will paint a Vermeer much better than I sold that disgusting Nazi.
Ve( bunun üzerine) o dedi ki'' bunu ispatlayabilirim, bana bir tuval ve biraz boya getirin, o iğrenç naziye sattığımdan çok daha iyi bir Vermeer yaparım.
and use the darkness as a canvas-- like the visual artists do,
ışığı karanlıktan almalıyız, ve karanlığı bir tuval olarak kullanmalıyız-- ressamların yaptığı gibi,
My body is a canvas.
Bedenim bir tuval gibi.
Splatter paint on a canvas"?
Tuvale boya püskürtmek mi?
And you used him as a canvas?
Ve siz onu tuval olarak kullandınız?
It's just paint on a canvas.
Sadece bir tuval üzerine boya.
Results: 1580, Time: 0.0451

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish