BABBLE in Turkish translation

['bæbl]
['bæbl]
gevezelik
chatty
mouthy
talkative
jive
loudmouth
big mouth
blabbermouth
chattering
babbling
windbag
babbie
babble
boşboğaz
big mouth
blabbermouth
loudmouth
blabbering
chatterbox
bigmouth
verbose
blabber mouth
babble
indiscrete
babble
geveze
chatty
mouthy
talkative
jive
loudmouth
big mouth
blabbermouth
chattering
babbling
windbag

Examples of using Babble in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Spare me the riddles and zealot babble.
Bırak bu bilmece gibi konuşmaları ve bağnaz saçmalıklarını.
Heather, I have heard Diane babble about you a lot.
Memnun oldum. Heather! Diane sürekli senden bahseder.
Laurie gave him psycho babble.
Laurie ona psiko gevezeliği yaptı.
Latin, yes. But this Eastern babble, no.
Latin, evet. Ama bu doğulu saçmalık, yok.
See, I never babble.
Görüyormusun, ben hiçbir zaman aptalca konuşmam.
Correct babble.
Doğru zırvalamazlar.
But this Eastern babble, no. Latin, yes.
Latince evet. Ama bu doğulu saçmalık, hayır.
Latin, yes. But this Eastern babble, no.
Latince evet. Ama bu doğulu saçmalık, hayır.
But this Eastern babble, no.
Ama bu doğulu saçmalık, yok.
But this Eastern babble, no.
Ama bu doğulu saçmalık, hayır.
Heaven knows their incessant babble and fidget. Would try the patience of job.
Tanrı biliyor ya sürekli kıpırdanıp konuşmaları peygamber sabrı gerektiriyor.
Spending his entire life kissing your ass, listening to you babble on about another historical exposé revealing richard the lionhearted was a misogynistic, gay, war criminal.
Bütün hayatını sana yalakalık yapıp tarihi gerçekleri ortaya çıkarma gevezeliklerini dinlemekle geçirdi. Aslan yürekli Richard kadın düşmanı, eşcinsel bir savaş suçlusuymuş.
She likes to hold hands, talk, even if it's babble, do a little blow to cut the ice.
Boş laf olsa bile konuşmayı, buzları eritmek için hafiften üflemeyi sever.
I'm sure you got better things to do than sit in the back of a truck and just listen to me babble on.
Kamyonetin kasasına oturup saçmalıklarımı dinlemek yerine yapacak daha iyi şeylerin vardır kesin.
If I Had To Sit And Listen To Scarlett Johansson Babble About Climate Change, He Should Have.
Ben Scarlett Johanssonun iklim değişikliğiyle ilgili zırvalarını dinlemek zorunda kaldıysam o da dinlemeliydi.
Because guys find it a turn off when girls… babble on about themselves on the first date.
Hayır çünkü ilk buluşmada kızlar kendileri hakkında gevezelik ederse erkekler ilgisini kaybeder.
I didn't spend the last three years Listening to you babble incisively About your perfect little life.
Üç yılımı senin küçük harika hayatın hakkındaki boş laflarını dinleyerek geçirdim.
Babble. com publishers Rufus Griscom and Alisa Volkman,
Babble. com yayıncıları Rufus Griscom ile Alisa Volkman,
When we first went out to raise money to start Babble, the venture capitalists said,"We categorically don't invest in companies founded by husbands and wives, because there's an extra point of failure.
Babbleı kuracak parayı toparlamaya başladığımız sırada yatırımcı kapitalistler dedi ki:'' Karı-koca tarafından kurulan şirketlere ilkesel olarak yatırım yapmıyoruz çünkü başarısız olma ihtimali çok yüksek.
that eventually spawned a business idea between the two of us, and a year later, we launched Babble, a website for parents.
böylece anne babalar için bir web sitesi olan Babbleı kurduk.
Results: 50, Time: 0.0785

Top dictionary queries

English - Turkish