IN ENEMY TERRITORY in Turkish translation

[in 'enəmi 'teritri]
[in 'enəmi 'teritri]
düşman bölgesinde
düşman topraklarında
düşman sınırındayız
düşman bölgesinin
düşman bölgesindeyiz
düşman topraklarının

Examples of using In enemy territory in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
There's nothing so refreshing as an afternoon out of doors in enemy territory.
Düşman topraklarındaki bir öğleden sonra havası kadar insanı ferahlatan başka bir şey yoktur.
Must be difficult to know she would rather be in enemy territory than your bedchambers.
Senin yatağında olmaktansa düşmanların toprağında olmayı tercih ettiğini bilmek zor olmalı.
You have to be careful what you say in enemy territory.
Düşman bölgesindeyken lafına dikkat etmen lazım işte.
Look out, we're almost in enemy territory.
Dikkat edin, neredeyse düşman topraklarına girdik.
You wanna start selling in enemy territory?
Düşman bölgesinde mi satmaya başlayalım?
In the old days, when High Guard officers went missing in enemy territory we found them, no matter what.
Eski günlerde, düşman bölgesinde bir askerimiz kaybolursa ne pahasına olursa olsun onu bulurduk.
They had said that the Red Army it would never fight in its territory. That the first shot would be data in enemy territory.
Kızıl Ordunun kendi toprakları üzerinde değil düşman topraklarında savaşacağı ve ilk kurşunu orada atacağı söylenmişti.
Follow me. I do believe I'm lost, in enemy territory and all alone.
Beni takip et. Sanırım kayboldum… Hem de düşman bölgesinde… ve çok ıssız.
The British soldiers, they were lost in enemy territory. And their only hope of survival was their last pigeon, Cher Ami.
İngiliz askerleri, onlar düşman topraklarında kaybolmuşlardı,… ve tek hayatta kalma umutları,… onların son güvercinleriydi, Cher Ami.
Quiet. and the prf knows we're here. dad-- jack, we're in enemy territory.
Sus! -Baba! Jack, düşman sınırındayız… ve burada olduğumuzu biliyorlar.
The logistical problems of fighting in enemy territory forced the Palmyrenes to leave the siege carrying with them numerous prisoners and booty.
Düşman topraklarında lojistik sorunlar ile savaşmak, yanlarında çok sayıda tutsak ve ganimet alan Palmiralıları kuşatmayı bırakmaya zorladı.
And the prf knows we're here. quiet. jack, we're in enemy territory, dad.
Sus! -Baba! Jack, düşman sınırındayız… ve burada olduğumuzu biliyorlar.
Should you be forced down in enemy territory pull this cord, and the contents will be completely destroyed.
Düşman bölgesine iniş yapmak zorunda kalırsan bu ipi çek. Kutunun muhteviyatı yok olacaktır.
Facing an empty larder this late in the season means a chipmunk is forced to forage in enemy territory.
Sezon sonuna yakın boş bir kileri olan bir sincap düşman topraklarında yiyecek aramak zorunda kalır.
We're going to be doing one thing and one thing only. Once we're in enemy territory, as a bushwhacking guerrilla army.
Sikici bir gerilla takımı olarak… düşman bölgesine adım attığımız anda ise… sadece tek bir şey yapacağız, Nazi avcılığı.
As an afternoon out of doors in enemy territory. There's nothing so refreshing.
Düşman topraklarındaki bir öğleden sonra havası kadar… insanı ferahlatan başka bir şey yoktur.
We're going to be doing one thing and one thing only. Once we're in enemy territory, as a bushwhacking guerrilla army.
Düşman topraklarına vardığımızda… çalılıklarda pusu kuran gerillalar gibi… bir tek şey yapıyor olacağız.
Dempsey will consider himself in enemy territory, and he will act accordingly.
Dempsey düşman bölgede olduğunu göz önünde bulunduracak ve ona göre hareket edecek. Otobüse binecek.
We're going to be doing one thing and one thing only. Once we're in enemy territory, as a bushwhacking guerrilla army.
Sikici bir gerilla takimi olarak… düsman bölgesine adim attiğimiz anda ise… sadece tek bir sey yapacağiz, Nazi avciliği.
here his army was cut off deep in enemy territory, surrounded and slaughtered at the Battle of Carrhae in which Crassus himself perished.
çölün derinliklerine ordusunu yürüttü; ancak burada, düşman bölgesinin derinliklerindeki, Crassusun kendisinin de can verdiği Harran yakınlarında yapılan Carrhae Muharebesinde ordusunun etrafı sarılıp katledilerek yok edildi.
Results: 54, Time: 0.5634

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish