SQUEALING in Turkish translation

['skwiːliŋ]
['skwiːliŋ]
ciyaklamayı
cıyaklamayı
ötüyor
caw
to sing
gıcırtısı
squeaking
creak
grissy
bağırıyordu
shout
yell
scream
cry
holler
bellow
squealing

Examples of using Squealing in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
I thought I heard squealing.
Bir gıcırtı duyduğumu sanmıştım.
But obviously he's carried on squealing.
Ama inlemeye devam ediyordu.
Make him stop that squealing.
Şunun bağrışmasını durdur.
For not squealing on him when you got busted.
Yakalandığında onu ele vermediğin için.
Squealing her head off.
Annen çığIık çığIığaydı.
It's sort of rough, one American squealing on other Americans.
Diğer Amerikalılara ihanet ediyor. Biraz zor bir durum, bir Amerikalı.
Tires squealing, horn blaring.
Lastikler sızlanıyor, boynuz çınlıyor.
Managing to get the tyres squealing, even on this damp section.
Lastiklerden ses çıkarmayı başarıyor, bu nemli koşullarda bile.
Even on this damp section. Managing to get the tyres squealing.
Lastiklerden ses çıkarmayı başarıyor, bu nemli koşullarda bile.
What's with the squealing?
Bu cırlamalar ne?
First of all, it's never squealing if you're telling something to your mother.
Öncelikle anneye bir şey söylemek asla ispiyonlamak değildir.
And squealing.
Ve viyaklatın.
Yeah, but it won't be me squealing those 40 hours during labour.
Evet, ama kırk saatlik doğum boyunca viyaklayan ben olmayacağım.
Engine Revving- Tires Squealing.
Motor sesi- Lastik sesleri.
He was the one squealing on us.
O ise bize bağırıyor.
He died squealing like a pig.
Aynı bir domuz gibi cırlayarak geberdi.
I'm asking you, where's that squealing son of yours?
Sana soruyorum, o gammaz oğlun nerede?
Sort of rough, one American squealing on other Americans.
Biraz zor bir durum, bir Amerikalı diğer Amerikalılara ihanet ediyor.
Let's have a look. Michelins squealing in pain, but that is.
Bakalım. Michelin lastikleri acı içerisinde bağırıyor, ama bu.
They fled… squealing like cowards.
Ödlekler gibi… zırlayarak kaçtılar.
Results: 68, Time: 0.0755

Top dictionary queries

English - Turkish