Examples of using The violet in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
I think the King is but a man, as I am: For, though I speak it to you, in his nakedness, he appears but a man. the violet smells to him as it doth to me;
Çırılçıplak kaldığında, o da bizim gibidir. bence Kral, aynı benim gibi etten kemikten bir adam; menekşe, ona da, bana koktuğu gibi kokar; Zira, seninle konuştuğum gibi.But we have to water the violets.
Ama menekşeleri sulamalıyız.And whispered stories to the carnations and the violets.
Karanfil ve menekşelere hikayaler fısıldayan.The Violet Bath.
Menekşe Hamamı.The violet is violet. .
Menekşe Oh! thought the violet.
Ah, diye düşündü menekşe.The violet dwarf star!
Menekşe cüce yıldızı!In the violet dwarf star system.
Menekşe cüce yıldız sisteminde.I shoot through the violet depths.
Menekşe diplerinden filizlendim ben.The Violet, Lily of the Valley.
Menekşe, Vadideki Zambak.We must get to the violet star.
Menekşe yıldıza gitmemiz gerek.See how the violet seeds are doing.
Menekşe tohumlarının ne yaptığını gör.We implode the violet dwarf star tomorrow.
Beraber yarın menekşe cüce yıldızı patlatacağız.Rudder of the Violet Wings? What?
Menekşe Kanatlar Yönetimi mi? Ne?The violet is whispering with a smile,♪.
Menekşe bir gülümsemeyle fısıldıyor.I'm gonna blow up the violet dwarf star.
Menekşe cüce yıldızını havaya uçurucağım.It brings out the violet in your eyes.
Gözlerinizdeki menekşe rengini ortaya çıkarıyor.Fran said to go forward with the violet chocolate.
Fran menekşe çikolatası olsun istedi.I don't know why, the violet is dying.
Neden bilmiyorum ama menekşe ölüyor.The violet,… doesn't want to be smelled.
Mesela menekşe kendisini koklamamızı istemez.
