TIME TO LEARN in Turkish translation

[taim tə l3ːn]
[taim tə l3ːn]
öğrenmek için zamanım
time to learn
time to find out
öğrenme vakti
öğrenmek için zaman
time to learn
time to find out
öğrenmek için zamanımız
time to learn
time to find out
bir hayli zamanın var kullanmayı öğrenecek
öğrenecek bir zamanın

Examples of using Time to learn in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Tom decided it was time to learn how to dance.
Tom nasıl dans edileceğini öğrenmenin zamanı olduğuna karar verdi.
It will take me some time to learn German.
Almanca öğrenmem zaman alacak.
Mothers need time to learn.
Anneler zamanla öğrenir.
I was hoping we would have more time to learn to use the dreams.
Daha fazla zamanımız olmasını isterdim… Rüyaları kullanmayı öğrenmek için.
You have plenty of time to learn.
Öğrenmek için zamanın olacak.
Now is not the time to learn.
Şimdi öğrenme zamanı değil.
You have plenty of time to learn.
Kullanmayi ögrenecek bir hayli zamanin var.
Now is the time to learn.
Şimdi öğrenme zamanı değil.
I haven't had the time to learn all my responsibilities yet.
Henüz sorumluluklarımın tümünü öğrenmeye zamanım olmadı.
So, time to learn about a new fundamental force of the universe.
Şimid yeni birşeyi, evrendeki temel kuvvetlerden birini öğrenmenin zamanı geldi.
I mean, obviously, I do not have time to learn Filipino.
Yani elbette, Filipince öğrenecek zamanım yok.
Time to learn rock climbing.
Kaya tırmanışı öğrenme zamanı.
Well, time to learn.
Pekâlâ, öğrenme zamanı.
No. There's still time to learn your lines.
Olmaz.- Hala mısraları öğrenecek vakit var.
All right. Time to learn.
Tamam. Öğrenme zamanı.
Time to learn. All right.
Tamam. Öğrenme zamanı.
I looked so long for proof of your affection, it gave me time to learn.
Şefkatinin belirtisini o kadar aradım ki öğrenmek için zamanım oldu.
I don't have time to learn a second language besides whatever it is I'm speaking right now.
Şu anda konuşmakta olduğum dil dışında başka bir dil öğrenmeye vaktim yok benim.
I have time to learn to control the shakes but here my heart's about to break rattling like a snake in a tin can.
Çarpıntılarımı kontrol etmeyi öğrenecek zamanım var ama kalbim çıngıraklı yılan gibi sesler çıkararak dağılacak göğsümde.
I was hoping we would have more time to learn to use the dreams… but Joey's in there.
Rüyaları kullanmayı öğrenmek için zamanımız olmasını isterdim ama Joey orada.
Results: 60, Time: 0.1943

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish