TREES in Turkish translation

[triːz]
[triːz]
ağaçları
tree
wood
wooden
ağaca
agha
network
aga
net
squire
aða
jefa
ağaçlar mı
ağaç
tree
wood
wooden
ağaçların
tree
wood
wooden
ağaçlara
tree
wood
wooden

Examples of using Trees in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
By trees. Trees?
Ağaçlar var. Ağaçlar mı?
Trees where ancestors' spirits dwell?
Atalarının ruhlarının olduğu ağaçlar mı?
Trees?- Trees, that's right?
Ağaçlar, evet.- Ağaçlar mı?
Shaking trees?
Sallanan ağaçlar mı?
I hold up small trees, hug giant chestnut trees, stuff like that.
Küçük ağaçları kaldırıyorum dev kestane ağaçlarına sarılıyorum, bu gibi şeyler işte.
Markings on these trees indicate a hidden crossing.
Şu ağaçlardaki işaretler… gizli bir geçidi gösteriyor.
In the tropical isles With the coconut trees The air is fresh
Hindistan cevizi ağaçlı tropik adada,
I did not know lemon trees had thorns.
Limon ağacının dikeni olduğunu bilmezdim.
Pray to your ancient gods and your oak trees.
Eski tanrılarına ve meşe ağaçlarına dua ettin mi?
And pine nut trees have 5 leaves.
Çam fıstığı ağacının ise 5 yaprağı.
As their chicks grow, so the pisonia trees develop seeds that are sticky and equipped with hooks.
Yavruları büyüdükçe pisonya ağacının yapışkan ve kancalı tohumları yavrulara yapışır.
Marijuana trees only need a little water.
Haşhaş Ağacına sadece biraz su vermek yetiyor.
Did you see who cut down my trees?
Ağaçlarımı kimin kestiğini gördünüz mü acaba?
And a whole bunch of trees, bamboo.
Bir sürü ağacımız, bambumuz da.
I chose bonsai trees as a hobby because it requires little space.
Ben hobi olarak bonsai ağaçlarıyla uğraşıyorum çünkü küçük bir alan yeterli oluyor.
You verily will eat of the trees of Zaqqum.
Zakkum ağacının meyvesinden yiyeceksiniz elbet.
Look at these giant thistles… those olive trees, that wild rosemary!
Şu böğürtlenlere, zeytin ağaçlarına ve vahşi biberiyelere bak!
They cut down our trees without permission… drive their logging trucks through our pastures.
İzin almadan ağaçlarımızı kesip tomruk kamyonlarını otlaklarımızdan geçirdiler.
I tell my neighbor he needs to trim his trees, he ignores me.
Komşuma ağacını budamasını söylüyorum, ama o beni görmezden geliyor.
I never knew Christmas trees were such a big deal.
Noel ağacının bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum.
Results: 7429, Time: 0.099

Top dictionary queries

English - Turkish